5 Ağustos 2019 Pazartesi

Bizi Kitaplara Kaçıran İnsanlara Teşekkürler


Tavırlarıyla, konuşmalarıyla, hareketleriyle çevremizde öyle itici öyle sevimsiz insanlar var ki, onlar bizleri tam anlamıyla hayattan soğuturlar, yaşama sevincimizi adeta elimizden alırlar. Bezdirirler, bezdirmekle kalmazlar çileden çıkarırlar bizleri. Hemen hemen herkesin çevresinde az da olsa çok da olsa bu türden insanlar vardır. İnsan bu... İyi niyetlisi de var, kötü niyetlisi de... Ahlâktan, etikten, edepten anlayanı da var, anlamayanı da var. Bir de işlediği kabahati bilmesine rağmen pişkin pişkin etrafta dolanan, yüzü kızarmayan insanlar var. Bizi üzen, kıran, hak yiyen insanları Allah'a havale ediyorum. 

Aslında o insanlara bir yandan da teşekkür etmek lazım. Yukarıdaki görselde de olduğu gibi. Bu görseli sosyal medyada gördüm. Kaynağını bilmiyorum, bilseydim yazacaktım. Neyse... O insanlara bir yandan da teşekkür etmek lazım diyordum. Bizi kitaplara kaçırdıkları için. Bizleri okumanın o büyülü dünyasına ittikleri için. Kitaplar öyle zamanlar oluyor ki gerçekten bizler için adeta huzurun merkezi oluyor. Nitelikli, bizlere bilgi, görgü ve deneyim kazandıran, ufkumuzu genişleten, kültürümüzü, birikimimizi geliştiren ve genişleten kitapları hayatınızdan eksik etmemeniz dileğiyle...

NOT: Yazıda bahsi geçen itici, sevimsiz, ahlâk ve ilke bilmeyen, pişkin insanları fazla kafaya takmayın. Allah'a havale edin ve yolunuza devam edin. Unutmayın ki vakit boş insanlarla uğraşılmayacak kadar kısa ve değerlidir. 

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Eğitim Üzerine Notlar-1


Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/person-uses-pen-on-book-1061576/


1) Eğitim, insanı insan yapar, insana insanî değerler kazandırır, tabii doğru uygulanırsa. Kaliteli eğitim toplumları geleceğe taşır ve toplumların geleceğe güvenle bakmasını sağlar. Sonuç olarak geleceğe en büyük yatırım eğitimdir.

2) Günümüzdeki sorunların büyük bir bölümünü çözebilmemiz için eğitim şart... Peki nasıl bir eğitime ihtiyacımız var? Yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına ve insanî değerlerin kazandırılmasına yönelik olarak yapılandırılmış bir eğitime ihtiyacımız var. İnsanî değerlere vurgu yapmayan ve bu değerleri hayatımıza katmayan eğitim sistemi eksiktir ve hep eksik kalacaktır.

3) Eğitim; bireyi fiziksel,duygusal, sosyal bütün yönleri ile geliştirmeli ve bireyin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu amaçla eğitimde program geliştirirken bireylerin beklenti, ihtiyaç, ilgi ve istekleri de araştırılmalıdır. (Alıntı)

4) Eğitim-öğretim sürecinde öğretilecek konuların geçerli, güvenilir, bilimsel, güncel, gerçek yaşamla ilişkili ve öğrenci için anlamlı olması gerekir. Aksi takdirde eğitim-öğretim sürecinden verim alamaz, boşa kürek çekmiş oluruz.

5) Eğitimin toplumsal işlevi, sadece toplumun kültür ve değerlerini bireylere aktarmak değildir. Bu aktarmanın yanında toplumsal kültür ve değerlerin geliştirilmesi de önemlidir. Bu nedenle eğitim programları toplumun bu beklentilerini karşılamalı, toplumsal kültür, değer ve idealleri yansıtmalı, yaşantılar yoluyla öğretmeli ve geliştirmelidir. (Alıntı)

6) Eğitim-öğretim sürecinde öğrenciler kendilerine aktarılan bilgileri ezberlemek yerine araştırarak, inceleyerek, sorgulayarak öğrenmeli ve elde ettiği bilgileri günlük yaşamıyla ilişkilendirebilmelidir. Kalıcı öğrenme ancak bu yolla sağlanabilir.

7) Günümüz eğitim anlayışında çok yönlü düşünme ve sorgulama önemli bir yer tutmaktadır. Olaylara ve olgulara farklı açılardan bakan ve olayları ve olguları sağlıklı ve sistemli bir şekilde sorgulayabilen bireyler günümüz toplum hayatında önemli bir yer edinirler.

NOT: "Alıntı" notu düşülen maddeler "Pegem Akademi-KPSS Program Geliştirme" kitabından alınmıştır.  



20 Temmuz 2019 Cumartesi

Futbol Dünyasında Yaşanan Son Gelişmeler-2




Merhaba değerli Aylak Editör okuyucuları. Bugünkü yazımda sizlere futbol dünyasında yaşanan son gelişmeleri aktarmaya çalışacağım. İşte yaşanan son gelişmeler:

-Yaz transfer dönemine hızlı bir giriş yapan ve kadrosuna Ryan Babel, Şener Özbayraklı, Valentine Ozornwafor, Adem Büyük ve Jimmy Durmaz gibi isimleri katan son şampiyon Galatasaray transferlerine devam ediyor. Sarı-kırmızılı ekip Fernando ve Ndiaye'nin ayrılmasının ardından orta saha pozisyonu için İngiltere'nin Fulham takımından Fildişili futbolcu Jean Michael Seri'yi kiraladı. Galatasaray'ın son transferi ise geçen sezon Bursaspor'un kalesini koruyan Okan Kocuk oldu. Sarı-kırmızılılar forvet için arayışlarını sürdürüyor. Galatasaray'da forvet için Falcao ve Samatta'nın isimleri geçiyor. Cimbom'un orta saha için gündeminde olan isim ise Fenerbahçe'nin eski futbolcusu Josef de Souza.

-Kadrosuna Murat Sağlam, Max Kruse, Emre Belözoğlu, Allahyar Sayyadmanesh, Garry Rodrigues ve Vedat Muriç gibi isimleri katan Fenerbahçe'nin gündeminde orta saha için Luiz Gustavo, sol bek için de Kolarov var. Ve bu arada korkulan olmadı. Fenerbahçe'ye UEFA'dan men cezası gelmedi. Sarı-lacivertliler Avrupa kupalarına katılabilecek. 

-Yaz transfer döneminin başında Adem Ljajic'in bonservisini alan Beşiktaş, geçen sezon Ankaragücü'nde gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çeken Tyler Boyd'u kadrosuna kattı. Siyah-beyazlıların stoper arayışları sürüyor.

-Trabzonspor stoper pozisyonunda görev yapan Gaston Campi ve Altınordu'nun kalecisi Erce Kardeşler'i kadrosuna kattı. Bordo-mavililerde Yusuf Yazıcı'nın takımdan ayrılıp ayrılmayacağı merak konusu. 

-Fenerbahçe hazırlık maçında Bursaspor'u 2-0 mağlup etti. Fenerbahçe'nin gollerini yeni transferi Vedat Muriç attı.

-Galatasaray hazırlık maçında Almanya'nın Leipzig takımına 3-2 mağlup oldu. Galatasaray'ın gollerini yeni transferi Ryan Babel attı.


-Afrika Uluslar Kupası'nda zafer Cezayir'in oldu. Galatasaraylı Feghouli'nin formasını giydiği Cezayir finalde Diagne'li Senegal'i 1-0 yenerek kupanın sahibi oldu. 

Değerli Aylak Editör okuyucuları. Sizler için yaptığım derleme bu kadar. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...

11 Temmuz 2019 Perşembe

Edebiyat Günlükleri: Edebiyatta Saptırma

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/pile-of-books-159866/


"Günümüzde hemen her şey meta (ticaret konusu) haline getirilmiş  ya da getirilmektedir. (...)

Spor etkinlikleri artık bir ticaret konusudur. İnsan vücudunun geliştirilmesi ile ilgili bir etkinlik alanı olmaktan, spor yapan kişiyi birey olarak ilgilendiren bir çaba olmaktan çıkmıştır. Sporun özendirici motiflerinden birisi olan masum ve amatörce yarışmalar artık kitlelerin parasını çekebilmek için kullanılan bir tuzak haline getirilmiştir.

(...) Çok değil, daha on yıl öncesinde edebiyat etkinlikleri amatör edebiyat dergilerinin çevresinde yürütülürken bugün aynı etkinlikler yavaş yavaş sermaye çevrelerinin pençesine düşmektedir. Burada ilgi çekici bir nokta var: Sermaye çevreleri, el atmak istediği edebiyatın temel iletisi (mesajı) ile ilgilenmiyormuş gibi bir görüntü veriyor. Çünkü bu çevrelerin ilgi alanı yayınlanmasına aracı olduğu edebiyatın içeriğinden çok, onun para getirebilmesi keyfiyeti.

Tıpkı sporda olduğu gibi: spor nasıl artık insan vücudunu geliştirmekten çıkartılmış, daha doğrusu insan vücudunun marifetleri nasıl bir ticaret konusu haline getirilmişse, edebiyat da, içeriği ne olursa olsun, onun para getirip getirmeyeceği noktasından ilgi çekmeye başlamıştır. (...)"

(Rasim Özdenören-Ekim 1982- Ruhun Malzemeleri- Edebiyatta Saptırma başlıklı yazısından)

Evet, değerli okurlar; eskiden öyle olduğu gibi şimdi de böyle. Değişen bir şey yok. Spor etkinlikleri artık tamamen paranın esaretinde. Eskiden televizyon ekranlarında şifresiz izlediğimiz spor müsabakalarının çoğu artık şifreli kanallardan yayınlanıyor. Stadyumlarda izleyelim desek bilet fiyatları cep yakıyor. Yani paranız yoksa maç da izleyemiyorsunuz.

Edebiyata gelince... Günümüz edebiyat eserlerinin çoğu nitelikten yoksun, popüler kültürün esiri olmuş durumda. Rasim Özdenören'in de o dönem söylediği gibi günümüzde de edebiyat eserlerinin vermek istediği temel iletiden çok o eserin para getirip getiremeyeceği konusu daha önemli halde.

Bir dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yakup Kadri, Halide Edip, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi değerli ve nitelikli edebi eserlere imza atan güzide edebiyatçılarımızın önemli bir yere sahip olduğu edebiyatımız bugün neredeyse tamamen maddi kazancın ve popüler kültürün etkisi altında. Yanlış anlaşılmasın. Maddi kazanç elde edilmesin demiyorum. Ben para kazanma uğruna değerlerin çiğnenmesine karşıyım. Para kazanma uğruna niteliğin ve seviyenin düşmesine karşıyım. Para kazanma çılgınlığının insanı insanlıktan uzaklaştırmasına karşıyım.


Değerli okurlar; her insanın okuma zevki farklıdır. Kimi insan nitelikli yapıtları okur, kimisi ise popüler kültürün etkisiyle oluşturulmuş yapıtları okur. Kimse kimsenin zevkine karışamaz. Ben söz varlığımı geliştiren, insanı düşünmeye ve sorgulamaya sevk eden, insanın ufkunu açan nitelikli edebiyat eserlerini okumayı tercih ediyorum. Beni kaygılandıran durum yazımda da belirttiğim gibi niteliğin ve seviyenin giderek düşmesi. Yazımı bitirmeden önce şunları da sözlerime eklemek istiyorum: Türk edebiyatının özellikle öykü ve deneme türlerinde güçlü kalemlerinden olan Rasim Özdenören yukarıda alıntıladığım yazıyı 1982 yılında kaleme almış. Üzülerek görüyorum ki o gün için geçerli olan şeyler günümüz için de geçerli. Yani aradan 37 yıl geçmiş, durum hâlâ aynı. Edebiyatta bırakın ilerlemeyi git gide seviye ve nitelik düşüyor ve geriliyoruz. Durum içler acısı...

4 Temmuz 2019 Perşembe

Futbol Dünyasında Yaşanan Son Gelişmeler-1


Merhaba değerli okurlar. Futbol dünyasında transfer dönemi nedeniyle yoğun bir gündem var ve bugün sizlere futbol dünyasında yaşanan son gelişmelerden bahsetmek istiyorum. 

Geçen sezonu Başakşehir'in önünde 69 puanla şampiyon olarak tamamlayan Galatasaray, Ryan Babel, Adem Büyük ve Ozornwafor transferlerinin ardından kadrosuna iki ismi daha kattığını açıkladı. Sarı-kırmızılılar Türk asıllı İsveçli futbolcu Jimmy Durmaz'ı ve Fenerbahçe ile sözleşmesi biten Şener Özbayraklı'yı kadrosuna kattı. Sarı-kırmızılı ekip Ever Banega ve Vedat Muriç transferleri için temaslarını sürdürüyor.

Fenerbahçe, Murat Sağlam ve Max Kruse transferlerinin ardından eski futbolcusu Emre Belözoğlu'nu da kadrosuna kattığını duyurdu. Sarı-lacivertlilerin transfer gündeminde Luiz Gustavo, Kolarov, Vedat Muriç ve Galatasaray'ın eski futbolcusu Garry Rodrigues var.

Beşiktaş'ta transfer sessizliği var. Şenol Güneş'in ayrılmasının ardından teknik direktörlük görevine Abdullah Avcı'yı getiren siyah- beyazlılıarın transfer gündeminde Tyler Boyd ve Narsingh var. Daha önce Adem Ljajic'in bonservisini alan Beşiktaş, Japon yıldız Shinji Kagawa'yı da tekrar kiralamak istiyor.

Kadro darlığına rağmen geçen sezon oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Trabzonspor ise Nijeryalı yıldız John Obi Mikel'i transfer etti.

Geçen sezon 8 puanlık avantajını koruyamayarak şampiyonluğu Galatasaray'a kaptıran ve Abdullah Avcı'nın Beşiktaş'ın başına geçmesinin ardından teknik direktörlük görevine Okan Buruk'u getiren Başakşehir geçen sezon Sivasspor forması giyen Muhammet Demir'i transfer ettiğini duyurdu. Başakşehir daha önce Aziz Behich, Gulbrandsen ve Furkan Soyalp'ı transfer etmişti.

Avrupa'dan Gelişmeler

İtalyan ekibi Juventus, Fransız ekibi PSG'den ayrılan Adrien Rabiot'u transfer etti.

İngiltere Premier Lig'in güçlü ekiplerinden ve son Şampiyonlar Ligi finalisti olan Tottenham, Lyon'dan Ndombele'yi 60 milyon euro bonservis bedeli karşılığında transfer ettiğini duyurdu.

Almanya Bundesliga'nın güçlü ekiplerinden Schalke 04, Galatasaray'ın alt yapısından yetişen ve geçen sezon Stuttgart'ta forma giyen Ozan Kabak'ı transfer etti.

Lionel Messi'nin Bitmeyen Çilesi

Copa America'da yarı final aşamasında "erken final" olarak nitelendirebileceğimiz bir maç oynandı. Turnuvanın favorilerinden Brezilya ve Arjantin yarı finalde karşı karşıya geldi. Karşılaşmayı ev sahibi Brezilya 2-0 kazandı.

Barcelona forması ile rekordan rekora koşan ve burada gösterdiği başarılarla ödüle doymayan Lionel Messi ise Arjantin milli takımıyla birlikte yine hüsrana uğradı. Cristiano Ronaldo ile birlikte dünyanın en iyi futbolcusu olarak gösterilen Messi Arjantin formasıyla birlikte yine kupaya uzanamadı. 

Futbolda yaşanan son gelişmeler işte böyle. Bir başka yazıda görüşmek üzere...

2 Temmuz 2019 Salı

Leonardo da Vinci'nin Robotu




Merhaba değerli okurlar. Sizler de çok iyi bilirsiniz ki bilgi edinmenin, insanın kendisini geliştirmesinin en iyi ve etkili yollarından birisi düzenli olarak kitap okumaktır. İnsan nitelikli kitapları ve dergileri okuyarak kendisini geliştirir; kendisini geliştirdikçe de toplum hayatında diğer insanlara göre bir adım önde olur. Ancak bazı durumlar var ki sadece kitap okumak yetmez. Böyle durumlarda okuma etkinliğini bazı değişik faaliyetlerle desteklemek gerekir. İlkokul öğrencilerinin sadece kitap okuyarak bilimi tam olarak anlayamayacağının farkında olan Japonlar, onlara bilimi sevdirmek amacıyla Leonardo da Vinci'nin çalışmalarını kendi ağzından basit bir şekilde anlatmak amacıyla robotunu üretmişler. 

Osaka Üniversitesi ve Fujikin şirketinin ortaklaşa yürüttüğü bu proje çocukların daha küçük yaşlardan itibaren bilime ilgi duyması amacıyla hayata geçirilmiş. AA muhabirine konuşan Fujikin Pazarlama Müdürü Kouichi Nakamura bu konuda şunları söylüyor: "Böylece öğrencilerin eğlenerek ve heyecan duyarak bilimi öğrenmelerini sağlarken, aynı zamanda geleceğin bilim insanlarını da eğitiyoruz."

Biraz da da Vinci robotu hakkında bilgi verelim. Vinci'nin robotu bugün sadece belli bir bilgiyi tekrar edebiliyor. Amaç robotun insanların sorularına cevap vermesini ve Google ile bağlantı kurmasını sağlamak. Vinci robotu İngilizce, Japonca ve İtalyanca da konuşabiliyor. Ayrıca bu proje sadece Leonardo da Vinci'nin robotu ile sınırlı kalmayacak. Osaka Üniversitesi ve Fujikin şirketinin yaptığı bu çalışmanın ileriki aşamasında amaç ünlü bilim insanı Albert Einstein'ın robotunu da üretmek. 

Japonlar geçmişten günümüze belli bir disiplin çerçevesinde bilim ve teknoloji alanında üreten bir toplum. Ünlü bilim insanı ve ressam Leonardo da Vinci'nin robotunu üreterek çocukların bilime karşı ilgi duymalarını sağlamışlar ve bu konuda oldukça kararlı adımlar atıyorlar. Bizim de bilim ve teknoloji alanında çağımızın gereklerine uygun üretimler yapmamız şart. 

Bu yazımda Leonardo da Vinci'nin robotu hakkında sizlere bilgi vermeye çalıştım. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum.

26 Haziran 2019 Çarşamba

Down Sendromlu Kızının Güzel Gülüşünü Bebeklere Aktaran Bir Anne



Merhaba değerli Aylak Editör okuyucuları. Her gün düzenli olarak hem internetten hem de televizyondan haberleri takip etmeye gayret ediyorum. Bugün internette haberlere göz atarken bir haber ilgimi çekti. Televizyonda çeşitli haber bültenlerinde de bu habere rastladım ve bunu sizlerle paylaşmaya karar verdim. Daha önce özel eğitim alanında çalışmış biri olarak özel gereksinimli çocuklara sahip anne-babaların nasıl bir durumda olduklarını az çok anlayabiliyorum. Gerçekten zor bir durum. Ben çalıştığım bir yıllık süreçte hiç down sendromlu çocukla çalışmadım. Otizmli öğrencilerin eğitimiyle ilgilendim. Hepsi o kadar masum, o kadar temiz ki... Onlardan ayrılırken yaşadığım o üzüntüyü sizlere anlatamam. Hâlâ aklımdalar ve sanırım ölünceye kadar da aklımdan çıkmayacaklar. Neyse, asıl meseleye geleyim isterseniz.

Tekirdağ'da yaşayan öğretmen Süreyya Ülkü Güler down sendromlu kızı 3,5 yaşındaki İnci Su'nun gülüşünü, tasarladığı bebeklere aktarmış. Bu güzel yürekli anne Aralık ayından bu yana yaklaşık 200 kadar oyuncak bebek yapmış ve kızının gülüşünün her yere her insana yayılması için bu bebekleri yapmaya devam edeceğini belirtmiş. 
İnci Su ve annesi 

Değerli okurlar sizler de bilirsiniz ki oyuncak sektöründeki tüm oyuncak bebekler kusursuz bir güzelliğe sahip olarak üretiliyor. İnci Su'nun annesi Süreyya Ülkü Güler, bu  bebeklerle oynayan çocuklarda bu algının kırılması adına down sendromlu bebeklerin yanı sıra tekerlekli sandalyede oturan bebekler tasarlayacağını da sözlerine ekliyor. 

Ben de bu güzel ve kutlu çabası için Süreyya öğretmenimizi kutluyor ve güzel kızı İnci Su ve ailesiyle birlikte güzel bir hayat geçirmesini temenni ediyorum. 




23 Haziran 2019 Pazar

Basketbolda Unutulmaz Bir Sezon ve 10 Yıl Sonra Gelen Şampiyonluk


Merhaba değerli okurlar. Basketbolla ilgili bir yazıyla karşınızdayım. Basketbolseverler olarak unutulmaz bir sezon yaşadık. Tarihte ilk defa iki Türk takımı 2018-2019 basketbol sezonunda Euroleague'de Fınal-Four'a katılma başarısını gösterdi. Euroleague'de kupayı ülkemize getiremesek de Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in gösterdiği başarı Türk basketbol tarihine altın harflerle yazıldı. 

Turkish Airlines Euroleague'de gösterdikleri başarıyla hepimizi gururlandıran Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes 2018-2019 basketbol sezonunun son diliminde Türkiye Erkekler Basketbol Ligi'nin final serisinde kozlarını paylaştı. Birbirinden çekişmeli ve keyifli yedi maça sahne olan final serisini Ergin Ataman'ın çalıştırdığı Anadolu Efes 4-3 kazanarak şampiyon oldu. Anadolu Efes böylece 10 yıl aradan sonra şampiyonluk sevinci yaşadı ve toplamda 14. şampiyonluğunu elde etti. Efes 10 yıl önce yani 2008-2009 sezonunda yine Ergin Ataman ile Fenerbahçe'yi yenerek şampiyon olmuştu. 

Kariyeri başarılarla dolu ve basketbol otoriteleri tarafından dünyanın en iyi koçu olarak gösterilen Zeljko Obradovic'in çalıştırdığı Fenerbahçe Beko ise rakibine yenilerek üst üste 4.kez şampiyon olma fırsatını kaçırdı. 

Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman ise kazandığı kupalara bir yenisini daha eklemiş oldu. Daha önce Beşiktaş ve Galatasaray ile lig şampiyonluğu yaşayan, 2012 yılında Beşiktaş ile Eurochallenge Kupası'nı kazanan, 2016 yılında Galatasaray ile Avrupa basketbolunun iki numaralı kupası olan Eurocup'ı kazanan başarılı koç bu sezon ise Efes'i Euroleague'de finale taşıdı ve Basketbol Süper Ligi'nde şampiyonluk sevinci yaşadı. 

Yazımın başında da belirttiğim gibi basketbolseverler olarak tarihe geçen unutulmaz bir sezon yaşadık. Bakalım gelecek sezon ligde ve Avrupa'da takımlarımız nasıl bir performans gösterecek? Bekleyip göreceğiz. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Oruç ve Sağlık


Merhaba değerli okurlar. Ramazan ayının manevi iklimini tüm yoğunluğuyla yaşadığımız şu günlerde sizlere oruç ve sağlık konusundan bahsetmek istiyorum. 

Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız bu zaman diliminde çoğumuz Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla oruçlarımızı tuttuk ve tutmaya devam ediyoruz. Günde yaklaşık 16-17 saati bulan zaman diliminde açlıkla, susuzlukla mücadele ediyoruz. Oruç ve sağlık konusuna geçmeden önce -hazır açlık demişken- açlık konusuna kısaca değinmek isterim. 

Açlığın sağlık konusunda vücuda çok yararı olduğu bilimsel çalışmalar sonucunda kanıtlanmış durumda.Bugün Batı dünyasında sağlık için çeşitli açlık terapileri uygulanmakta. Birçok kaynakta açlığın kanser tedavisine yardımcı etkisi olduğunu okumuştum. Tabii burada açlık döngülerinin süresi önemli. Kısa ve uzun süreli açlık döngülerinin hangisinin en iyi sonuçları verdiği henüz bilinmiyor. 

Açlık konusuna kısaca değindikten sonra şimdi oruç ve sağlık konusuna geçebiliriz. 

Uzmanlara göre dengeli ve yeterli beslenme, yeterli su tüketimi ve egzersiz önerilerine uyulduğu sürece orucun sağlığa çok önemli katkıları var. Bu katkılardan birisi kişinin midesinin dinlenmesidir. Oruç tutan kişi günde yaklaşık 16-17 saat aç kalır, bu durum da kişinin midesinin dinlenmesine katkı sağlar. Oruç ayrıca vücutta detoks etkisi oluşturur. Kişinin kalp-damar sistemine olumlu katkılar sunarak kişiyi kalp hastalıklarından korur. Kötü huylu kolesterol düzeyinin belli bir seviyede tutulmasına da katkı sağlayan orucun kişinin ruh sağlığına da olumlu etkileri var. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta ise şu: Sahurda ve iftarda yeterince çiğnenmeden, hızlı ve ihtiyaçtan fazla yenen yemek ise çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. 

Oruç, zor şartlara karşı vücudun direncini artıran bir ibadettir. Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla bizler bu ibadeti elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışırız. Bu ibadeti yerine getirirken de doğabilecek çeşitli sağlık sorunlarına karşı doktorumuza danışmayı ihmal etmeyelim. Yazımda da belirttiğim gibi orucun sağlığımıza birçok katkısı var ancak beslenme ve egzersiz önerilerine uyduğumuz zaman geçerli olan bir durum bu. Dengesiz ve yetersiz beslenme, aşırı hızlı yenen yemekler, yetersiz su tüketimi çeşitli sorunlara yol açabilir. Buna da dikkat etmemiz lazım. 

Değerli okurlar, bu yazımda oruç ve sağlık ve orucun sağlığa faydaları konusunu ele aldım. Her sağlık yazısında da belirttiğim gibi bu yazıdaki bilgileri dikkate alın ancak doktorunuza da danışmayı ihmal etmeyin. Herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı günler...



19 Mayıs 2019 Pazar

Milli Mücadele'nin 100. Yılı



Büyük Türk milleti, İtilaf devletlerinin 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Anadolu'yu işgale başlaması üzerine zor duruma düşmüş, bu durum da Mustafa Kemal'i kurtuluş mücadelesi için harekete geçirmişti. 

Mustafa Kemal, İstanbul'a geldiğinde işgal donanmalarını görmüş, "Geldikleri gibi giderler" diyerek Türk milletinin kurtuluş mücadelesinin başarıya ulaşacağı konusunda son derece kararlı ve inançlı bir duruş sergilemişti. O, Anadolu'ya geçmeden önce İstanbul'da düşüncelerini halka yaymak amacıyla Fethi Bey ile birlikte Minber gazetesini çıkarmıştı. Mustafa Kemal, İstanbul'da yaptığı bir dizi çalışmadan sonra Anadolu'ya geçme kararı vermişti. 

Samsun ve çevresinde Mondros Ateşkesi'nin 7. maddesine dayanarak Rumlar çeşitli karışıklıklar çıkarmış, işgallerini haklı göstermeye çalışmışlardı. Bunun üzerine İngiltere'nin de baskısıyla İstanbul Hükümeti bu bölgeye geniş yetkilerle bir komutanın gönderilmesine karar vermişti. Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından IX. Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderilmek üzere görevlendirilmişti. 

IX. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gönderilecek Mustafa Kemal'e merkez tarafından bölgede güvenliği sağlamak, bölgedeki halkın elinde bulunan silah ve cephaneyi almak gibi görevler verilmişti. Ancak Mustafa Kemal'in amacı kutlu bir amaçtı. Onun amacı Anadolu'da Milli Mücadele'yi başlatarak Türk milletinin bağımsızlığı için mücadele etmekti. 

Milli Mücadele'yi başlatmak isteyen Mustafa Kemal bu amaçla 16 Mayıs 1919'da İstanbul'dan Bandırma Vapuru ile hareket etmiş, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmıştı. Samsun'da Mıntıka Palas Oteli'nde kalan Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa ve Kazım Karabekir gibi komutanlarla iletişime geçerek bağımsızlık mücadelesi konusunda fikir birliğine varmıştı. Böylece Mustafa Kemal Paşa ve kurmayları bundan 100 yıl önce Milli Mücadele'nin ilk meşalesini yaktılar ve Türk milletini bağımsızlık mücadelesi yolunda uyandırdılar.

Aradan tam 100 yıl geçti ve biz Türk milleti olarak hâlâ İstanbul'dan Samsun'a hareket eden Bandırma Vapuru'ndayız. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti'nin mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yılmaz bekçileri ve savunucularıyız. Yedi gün, yirmi dört saat, 365 gün vatanımız için teyakkuzdayız ve Allah'ın izniyle teyakkuzda olmaya devam edeceğiz. Bundan tam 100 yıl önce Mustafa Kemal ve kurmayları tarafından 19 Mayıs 1919'da Samsun'da yakılan bağımsızlık meşalesi bugün hâlâ yanmaya devam ediyor ve yanmaya devam edecek. 

Milli Mücadele'nin 100. yılında Mustafa Kemal Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve vatanımız ve milletimiz için gözünü kırpmadan canını veren şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor; gazilerimize de şükranlarımızı sunuyoruz. 

Yazımızı 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı kutlayarak bitirelim. 

Popüler Yayınlar

Blog Listem