1 Ekim 2020 Perşembe

Neden Ambalajlı Süt?

 

 

Çocukluğumda en sevdiğim şeylerden biri de  ben okuldan geldikten sonra yemeğimi yerken kapının çalması, sütçünün gelmesi ve annemin tencerelere doldurttuğu sütü kaynatmasıydı.  Niye derseniz, mis gibi tazecik sütü kaynadıktan sonra ılıtıp lıkır lıkır içmeyi çok severdim. Her ne kadar kaymağını ayırsam da o kaymak sonra birikir, kahvaltıda balla kavuşur, ekmeğime konardı. 

 

Sonra aradan yıllar geçti. Ben büyüdüm. Haliyle biraz azalttım süt içmeyi. Ama yine de hiç vazgeçmedim süt sevgimden. 

Eskisi gibi sütçü gelmiyor kapıya ama her yerde açıkta satılan süt görmeye başladım.  Neredeyse her köşe başında açık süt bidonları var. Her ne kadar kaynamış sütü bardağa koyup ılıttıktan sonra içmeyi özlesem de açıkçası ben açık süt almıyorum. Çünkü güvenemiyorum. Sizde de öyle mi? 

Açık sütlerin nereden geldiğini tam bilmiyorum. Bunca virüs, bakteri, mikrop ortalıkta dolaşırken ben bu sütleri güvenip alamıyorum. Bu konuda biraz araştırma da yaptım. Açık süt hakkında öğrendiklerim bu konudaki şüphelerimi haklı çıkardı. 

 

Öncelikle en şaşırdığım nokta şuydu; açık süt aldığımızda evde kaynatırken besin değerinde ve vitaminlerinde ciddi kayba neden oluyoruz. Zaten çocuklar ve yaşlılar sütü özellikle besin değeri için tüketiyor. Onu  da neden kaybedelim ki?  Ayrıca ambalajlı UHT ve pastörize sütler kontrollü bir şekilde ısıl işlemden geçtiği için besin değerini korurken, insan sağlığına zararlı mikrop ve bakterilerden arındırılıyor. Ama açık sütler denetlenmediği için bu sağlık riski hep var. Çok ürkütücü!

 

Bir de “ısıl işlem” kulağıma biraz garip gelmişti ki onu da araştırdım. Isıl işlem dediğimiz şey zaten tüm dünyada insan sağlığına zarar verme potansiyeli yüksek mikroorganizmaların sütten uzaklaştırılması amacıyla uygulanan bir teknolojik yöntem. Bu yöntem esnasında sütlere katkı maddesi de eklenmiyor. Ayrıca Isıl İşlem Görmüş İçme Sütleri Tebliği diye bir tebliğ var ve sütler bu tebliğe uygun olarak ısıl işlemden geçiriliyor. Tabii bir de işin teknolojik boyutu var. Isıl işlem olarak kullanılan pastörizasyon ve UHT teknolojileri, tüm dünyada kullanılan, sağlık otoriteleri tarafından da kabul edilmiş en ileri teknolojiler. Teknolojiye güvenmenin ve kendi faydamıza kullanmanın güzel bir örneği yani süt meselesi.

Ben bu nedenlerle ambalajlı sütleri tercih ediyorum anlayacağınız. Zaten açık süte en başında soru işaretiyle yaklaşırken, şimdi bu araştırmalarımla tamamen uzaklaştım, ambalajlı pastörize ve UHT sütlere güvendim. Eğer hala soru işaretleriniz varsa lütfen konuyu burada bırakmayın ve siz de biraz araştırın. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

26 Temmuz 2020 Pazar

10 Maddede Peyami Safa'nın Edebi Kişiliği ve Eserleri


"Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum." /Peyami Safa/Dokuzuncu Hariciye Koğuşu 

Peyami Safa'nın Edebi Kişiliği

1) Türk edebiyatında mühim bir yere sahip olan romancı ve fikir insanı Peyami Safa, yazdığı eserlerle geçmişten günümüze ışık tutmuş, yaptığı önemli tespitlerle kalıcı olmayı başarmıştır. 

2) 1899'da İstanbul'da doğan sanatçının babası şair İsmail Safa, annesi ise Server Bedia Hanım'dır. Çocukluğunu büyük zorluklar içerisinde geçiren Peyami Safa adını "Asrın Hikâyeleri" adlı yazılarıyla duyurmuştur.  

3) Para kazanma kaygısıyla yazdığı yazılarında annesinin adından ilham alarak oluşturduğu "Server Bedii" takma adını kullanmış ve "Cingöz Recai" adlı polisiye roman dizisiyle büyük bir ses getirmiştir. 

4) Hayatında kırk yılı aşkın bir süredir yazarlık yapmış olan sanatçının ilgi alanları geniş olmuştur. Sanata, edebiyata, psikolojiye, felsefeye ve sosyolojiye ilgi duyan yazar eserlerinde bu konulara geniş olarak yer vermiştir. 

5) Eserlerinde yaptığı psikolojik tahliller onun en belirgin özelliğidir.

6) Küçükken sağ kolunda çıkan kemik veremi hastalığı nedeniyle kendisini ilaçların, doktorların, hasta bakıcılarının arasında bulan Peyami Safa, geçirdiği bu zor günleri otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nda derin psikolojik tahlillerle anlatmıştır. 

7) Tıp öğrenimi görürken bunalıma giren ve felsefeye yönelip mistik bir dünya görüşü kazanan bir genci anlattığı "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu" adlı romanında yine derin psikolojik tahliller yapmıştır. 

8) "Fatih-Harbiye" adlı romanında Doğu-Batı çatışmasını Neriman-Şinasi-Macit üçlüsü ve musiki üzerinden anlatmıştır. 

9) "Eğitim-Gençlik-Üniversite" adlı eserinde gençlerin eğitimine değinen yazar "hayat boyu eğitim"i savunmuştur. Eğitimin hayat boyu süren bir etkinlik olduğuna dikkat çekmiştir. 

10) Peyami Safa'nın Eserleri: 

Roman: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, Fatih-Harbiye, Canan, Şimşek, Sözde Kızlar, Atilla, Mahşer, Bir Tereddüdün Romanı, Yalnızız, Biz İnsanlar, Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Gençliğimiz...

İnceleme-Deneme: Eğitim-Gençlik-Üniversite, Türk İnkılabına Bakışlar, Felsefi Buhran, Nasyonalizm, Mistisizm, Millet ve İnsan...

İlginizi Çekebilir: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Edebi Kişiliği ve Eserleri

Bedri Rahmi Eyüboğlu Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri


19 Mayıs 2020 Salı

İnternetten Ramazan Kolisi Göndermek!

Covid-19 sebebiyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte de salgın ve karantina durumları yaşanmış olsa da ulaşım ve iletişimin oldukça geliştiği teknoloji çağında, problemler de çözümler de farklılık gösteriyor.

Bu duruma bir örnek vermem gerekirse; Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine erzak dağıtan hayırseverler, karantina dolayısıyla dışarı çıkamasalar da online imkanlar sayesinde evlerinden tek tıkla sipariş vererek gönüllerinden geçen yardımı ulaştırabiliyorlar. Çağın sıkıntıları kadar getirilerini de düşününce, "nerede o eski Ramazanlar" demeye de açıkçası pek dilim varmıyor.



Salgın Zamanı Ramazan Yardımı Vekiliniz Avansas
Kendi araçları ve personelleriyle birçok ilde 1 iş gününde teslimat yapabilen Avansas, olağanüstü koşullara hızla uyum sağladı. Gönülden gönüle giden Ramazan kolilerinin manevi önemini bilen güler yüzlü Avansas personelleri tarafından, tüm hijyen önlemleri alınarak hizmet verilmesine çok sevindiğimi söyleyebilirim. Kargo firmasından kaynaklanabilecek muhtemel aksaklıklar olmaksızın, siparişlerin hızlı ve özenli bir şekilde en kısa sürede istenilen yere ulaştırıldığına bizzat defalarca şahit oldum. Aşırı yoğunluk sebebiyle birçok dağıtım ağının kilitlendiği şu dönemde, Avansas'ın hem hızını hem de hizmet kalitesini yükseltmiş olmasını herkes gibi ben de takdirle karşılıyorum.

Avansas’ın aynı zamanda gıda ve temizlik ürünlerinde ürün gamını genişlettiğini gördüm. Platformda her keseye uygun ve farklı ürün çeşitlerini barındıran Ramazan kolileri de bulunuyor. Koliler arasında tercihte bulunabileceğiniz gibi kendiniz tek tek ürün seçerek de erzak grubu oluşturabiliyor, dilediğiniz adrese ulaştırabiliyorsunuz. Avansas sayesinde, bizler de görevimizi yapmış olmanın verdiği huzuru yaşayabiliyoruz.

Hem Ev Hem de İş için Avansas
Uzaktan çalışma sistemi evden çalışmayı kolaylaştırırken, bir yandan da iş yükünü artırıyor. Ev ihtiyaçlarının yanına, çocukların eğitimi ve iş için lazım olan işyeri ve kırtasiye malzemeleri de ekleniyor. İş ve ev yaşamının iç içe geçmesinin bir sonucu olarak, alışveriş listelerimiz de karmaşıklaşıyor ve birçok satış noktası gezmeden eksikler tamamlanamaz hale geliyor. Avansas sayesinde; zımba telinden bulaşık süngerine, karton dosyadan poşet çaya kadar birbirinden farklı birçok ürünü evimizden çıkmadan, kapı kapı dolaşmadan, virüsle yüz yüze gelme riski olmadan satın alıp ihtiyaçlarımızı giderebiliyoruz. Üstelik hepsinin ödemesini tek işlemde, 3D Secure gibi sistemlerle kredi kartı kullanarak güvenle yapabiliyoruz. Ben kendi adıma, firmanın bu konuda gösterdiği hassas yaklaşım sayesinde kredi kartı bilgilerimin güvende olduğunu bilerek, huzur içinde alışverişimi tamamlıyorum.

Karantina Zamanı Avansas'la Anneler Günü Sürprizi
Anneler gününden 1 gün önce terasa çıkıp, annemin yürüyüş mesafesindeki evinin balkonunu izledim. 2 ayı ya görüntülü aramayla ya da kapıdan merhabayla geçirdiğimiz aklıma geldi. Aramızda sadece Bursa Nilüfer'in FSM bulvarı vardı ancak karantina cuma akşamı başladığı için; değil caddeyi geçmek, evden bile çıkamıyordum. Sabah erkenden elini öpmeye gidemeyeceğimi düşününce içimi hüzün kapladı. Ayrıca her yerin kapalı olması sebebiyle hediye de alamamıştım. Annemin iyiliğini düşündüğümden salgın boyunca kucaklaşmamız, öpüşmemiz zaten olmadı. Dünyada milyonlarca insanla aynı anda benzer şeyler yaşıyor olmak hüznümü dindirmiyordu. Belli etmese de onun da bu durumdan dolayı içinin buruk olduğunu, caddeyi geçmemin mümkün olmadığını bilse de, ertesi gün kulağının kapıda olacağını biliyordum. Onu biraz olsun mutlu edecek bir çare düşünüyordum. 

Aklıma o anda Avansas geldi. Hemen bilgisayarımın başına geçip annemin evinin ihtiyaçlarını aldım ve paketlerin yanına küçük bir hediye de ekledim. Ürünleri kapıya kadar götüren Avansas personeli benim yaşlarımdaymış. Yüzü maskeyle kapalı olsa da annem arkadaşın gözlerini görünce benimkileri görmüş gibi sevinmiş. Benim yerime "Anneler Günü’nüz kutlu olsun" demeyi de ihmal etmediği için kendisine içten teşekkürlerimi gönderiyorum. Böylesine titiz ve aynı zamanda sıcakkanlı personelle, böylesine kaliteli ve hızlı bir hizmet sağladığı için Avansas'ı da ayrıca tebrik ediyorum. Ben caddeyi tek başıma geçemezdim ama Avansas sayesinde bunu başarmış oldum. Annemi, Anneler Günü’nde Avansas'la birlikte sevindirdik. Her şey normale döndüğünde bu günleri unutmayacağım ve tıpkı kendi alışverişimde olduğu gibi, annemin ihtiyaçları için de Avansas'ı tercih etmeye devam edeceğim.





Bir boomads advertorial içeriğidir.

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Edebiyat Günlükleri: Kitap Önerileri-1


Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/book-book-pages-bookcase-browse-415071/

Kitap okurken kimi zaman kendinizi köylülerin, ağaların, ırgatların, doğanın, çiçeklerin, ağaçların, kuşların, böceklerin, berrak suların içinde bulursunuz. Kimi zaman da toplum içinde daha doğrusu kalabalık yığınların içerisinde yalnızlaşmış ve içinde bulunduğu topluma yabancılaşmış, kendi doğrularını yaşayan, kendine has düşünceleri olan kahramanların dünyasında bulursunuz kendinizi. Roman ve öykü okursanız kendinizi sınırları konulmamış bir hayal âleminde bulursunuz. Hiç yaşamadığınız daha doğrusu yaşayamadığınız hayatları yaşar, bu hayatlar içinde kendinize sığınaklar inşa edersiniz. 

"Hayal âlemi insanı aldatır, insana vakit kaybettirir" diyorsanız gerçekliğe, gerçekliğin merkezine atarsınız kendinizi. Düşünce yazıları okursunuz, hayata farklı açılardan bakabilmek için. 

"Gerçek hayattan sıkıldım, bana olağanüstülükler lazım" diyorsanız bilimkurgu kitapları okuyup hayalin, tekniğin ve teknolojinin iç içe geçip kurmaca bir yapıya büründüğü eserleri okursunuz. 

İşte kitapların dünyası böyle bir dünya... Kimi zaman hayal âlemine gönderir kimi zaman da düşündürür sizleri. Yazıma son vermeden önce sizlere kitap önerileri sunmak istiyorum. İşte buyrun gelsin kitaplar: 

1) Oğuz Atay - Korkuyu Beklerken 
2) Stefan Zweig - Satranç 
3) Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur 
4) Yaşar Kemal- Teneke 
5) Cengiz Aytmatov - Toprak Ana 
6) Reşat Nuri Güntekin - Acımak 
7) Mustafa Kutlu - Hayat Güzeldir 
8) Grigory Petrov - Beyaz Zambaklar Ülkesinde 
9) Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf 
10) Sait Faik Abasıyanık - Semaver 

Kitapların değerini bilelim. Herkese iyi okumalar...

21 Nisan 2020 Salı

Gece ve Salgın Günlerinde Geri Dönüş


Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/moon-and-stars-813269/

Gecenin bize söyledikleri var aslında: Sessiz ol, sessizliği dinle ve içine kapan! Sessizliğin sesini dinleriz gece olunca. Ruhumuzun derinliklerinde kopan o fırtınalar gece olduğu zaman ortaya çıkar. İnsan daha samimidir geceleri, kendine ve başkalarına itiraf edemediği gerçekleri itiraf etmeye başlar. Tutarsızlıklar denizinde boğulan insanlığın çırpınışları gözlerinin önüne gelir. Evet... İnsan tutarsız bir varlıktır. Çıkamaz o tutarsızlıklar girdabından. Bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyebilen bir varlıktır aslında insan. Hem de bunu utanmadan pişkin pişkin yapar. Kararsızdır insan, aldığı kararları tam anlamıyla uygulayamaz. Çünkü iradeli değildir. İradeli olsaydı zaaflarına yenik düşmezdi. Evet... Bir de işin zaaflar boyutu var. İhtiras, para, şehvet, makam ve aklınıza gelebilecek her şey... Hepsine düşkündür ve hepsine karşı zaafı vardır insanın. Hepsinin peşinden koşar ve olmadık, akla gelmeyecek işler yapar. Bozguncu, bencil, tutarsız, düşkün... Ne varsa bizde vardır. 

İşte yukarıda "gece" demiştim. Yine gece oldu ve bunlar aklıma geldi. Sonuç: Bunları kağıda dökmek, bilgisayara geçirmek ve sizlerle paylaşmak... Belki karamsar bir tablo çizmiş olabilirim ama bu yazıya döktüklerim maalesef insana ait gerçeklikler... Ve gerçekler çoğu zaman acıdır. 

Sessizliğin ve durgunluğun hakim olduğu günler yaşıyoruz. Koronavirüs geldi ve hayatımızın merkezine oturdu ve bunun etkilerini fazlasıyla yaşıyoruz. Günlük koşuşturmaların azaldığı bu modern hayatta daha önce görmediğimiz, hiç alışık olmadığımız bir süreçten geçiyoruz. Günler artık daha sakin, geceler her zaman olduğu gibi sessiz... Bu arada şunu söyleyeyim: Geceler hep bana huzurlu gelmiştir. Gece olduğu zaman insan karanlığın ve sessizliğin aynasında kendisini, diğer insanları, olayları ve olguları daha yalın ve berrak görebiliyor. Michael Ende ne demişti ünlü "Momo" adlı eserinde: "Herkes uykuya dalmışken, tüm dünya berraklaşıyor. Tıpkı bir nehir gibi, anlıyor musun?" 

Değerli dostlar, askerlik görevim ve diğer sebeplerden dolayı ara vermek zorunda kaldığım blog dünyasına şu an itibariyle dönüş yapıyorum. Hepinizi özledim. Evde kalın ve sağlıklı kalın. Selametle...

8 Ağustos 2019 Perşembe

Edebiyat Günlükleri: Edebiyatın Alt Dalları

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/book-book-pages-browse-education-267586

Edebiyatın bir bilim dalı mı yoksa güzel sanatların bir kolu mu olduğu edebiyat araştırmacıları tarafından ele alınmış ve tartışılmıştır. Edebiyat hem bir bilim dalıdır hem de güzel sanatların bir koludur. Bir bilim dalı olan edebiyatın alt dalları vardır. Bu dalları şöyle sıralayabiliriz: Edebiyat kuramı, edebiyat tarihi, edebiyat eleştirisi, edebiyat sosyolojisi ve edebiyat eğitimi.

Edebi eserler gerçeği yansıtmak zorunda mıdır? Cevabını merak ediyorsanız buradan okuyabilirsiniz. 

Edebiyat Kuramı: Edebiyatı hem sanat hem de bir bilim olarak ele alan, edebi eserlerin kurallarını ve doğuş sebeplerini araştıran alandır. Edebi türlerin (roman,öykü vb.) özelliklerini ve sınırlarını da belirler.

Edebiyat Tarihi: Geçmişten günümüze edebiyatı, edebiyatın geçirdiği değişimleri, edebi dönemleri, edebi eserleri, bu eserleri kaleme alan sanatçıları tarih biliminin yöntemlerini kullanarak kronolojik bir sırayla inceleyen bir alandır.

Edebiyat Eleştirisi: Edebi tenkit ve edebi eleştiri olarak da adlandırılan bu alan kendisine bir edebi eseri, türü veya herhangi bir edebi objeyi seçer ve belirli kıstaslar çerçevesinde o eserin, türün veya objenin eksiğini veya fazlasını ortaya koyar. Başka bir deyişle edebiyat eleştirisi edebiyata ait herhangi bir objeyi değerlendirir ve ona kıymet biçer.

Edebiyat Sosyolojisi: Edebiyat, toplum hayatından etkilenen bir alandır. Edebi eserler genellikle sosyal hayatın içinden çıkarlar. Başka bir deyişle sanatçı edebi eserini kaleme alırken sosyal hayattan olabildiğince faydalanır. Sosyoloji ise toplum hayatını, sosyal yapıyı enine boyuna inceleyen bir bilim dalıdır. Edebiyat sosyolojisi de edebiyat-toplum, eser-toplum ilişkisini irdeleyen bir alandır.


Edebiyat Eğitimi: Edebiyat eğitiminde temel amaç toplumu oluşturan bireylerin seçkin edebi eserler ve bu eserlerin sanatkârlarıyla tanıştırılmasıdır. Bu yolla bireyler kendi edebiyatının ve kültürünün en halis, en özel ürünlerini tanımış olurlar. 

Yazıma son vermeden önce "Edebiyatta Saptırma" adlı yazımı okumak isterseniz lütfen tıklayınız. Bir başka yazıda görüşmek üzere...

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Bizi Kitaplara Kaçıran İnsanlara Teşekkürler


Tavırlarıyla, konuşmalarıyla, hareketleriyle çevremizde öyle itici öyle sevimsiz insanlar var ki, onlar bizleri tam anlamıyla hayattan soğuturlar, yaşama sevincimizi adeta elimizden alırlar. Bezdirirler, bezdirmekle kalmazlar çileden çıkarırlar bizleri. Hemen hemen herkesin çevresinde az da olsa çok da olsa bu türden insanlar vardır. İnsan bu... İyi niyetlisi de var, kötü niyetlisi de... Ahlâktan, etikten, edepten anlayanı da var, anlamayanı da var. Bir de işlediği kabahati bilmesine rağmen pişkin pişkin etrafta dolanan, yüzü kızarmayan insanlar var. Bizi üzen, kıran, hak yiyen insanları Allah'a havale ediyorum. 

Aslında o insanlara bir yandan da teşekkür etmek lazım. Yukarıdaki görselde de olduğu gibi. Bu görseli sosyal medyada gördüm. Kaynağını bilmiyorum, bilseydim yazacaktım. Neyse... O insanlara bir yandan da teşekkür etmek lazım diyordum. Bizi kitaplara kaçırdıkları için. Bizleri okumanın o büyülü dünyasına ittikleri için. Kitaplar öyle zamanlar oluyor ki gerçekten bizler için adeta huzurun merkezi oluyor. Nitelikli, bizlere bilgi, görgü ve deneyim kazandıran, ufkumuzu genişleten, kültürümüzü, birikimimizi geliştiren ve genişleten kitapları hayatınızdan eksik etmemeniz dileğiyle...

NOT: Yazıda bahsi geçen itici, sevimsiz, ahlâk ve ilke bilmeyen, pişkin insanları fazla kafaya takmayın. Allah'a havale edin ve yolunuza devam edin. Unutmayın ki vakit boş insanlarla uğraşılmayacak kadar kısa ve değerlidir. 

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Eğitim Üzerine Notlar-1


Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/person-uses-pen-on-book-1061576/


1) Eğitim, insanı insan yapar, insana insanî değerler kazandırır, tabii doğru uygulanırsa. Kaliteli eğitim toplumları geleceğe taşır ve toplumların geleceğe güvenle bakmasını sağlar. Sonuç olarak geleceğe en büyük yatırım eğitimdir.

2) Günümüzdeki sorunların büyük bir bölümünü çözebilmemiz için eğitim şart... Peki nasıl bir eğitime ihtiyacımız var? Yaşadığımız çağın ihtiyaçlarına ve insanî değerlerin kazandırılmasına yönelik olarak yapılandırılmış bir eğitime ihtiyacımız var. İnsanî değerlere vurgu yapmayan ve bu değerleri hayatımıza katmayan eğitim sistemi eksiktir ve hep eksik kalacaktır.

3) Eğitim; bireyi fiziksel,duygusal, sosyal bütün yönleri ile geliştirmeli ve bireyin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu amaçla eğitimde program geliştirirken bireylerin beklenti, ihtiyaç, ilgi ve istekleri de araştırılmalıdır. (Alıntı)

4) Eğitim-öğretim sürecinde öğretilecek konuların geçerli, güvenilir, bilimsel, güncel, gerçek yaşamla ilişkili ve öğrenci için anlamlı olması gerekir. Aksi takdirde eğitim-öğretim sürecinden verim alamaz, boşa kürek çekmiş oluruz.

5) Eğitimin toplumsal işlevi, sadece toplumun kültür ve değerlerini bireylere aktarmak değildir. Bu aktarmanın yanında toplumsal kültür ve değerlerin geliştirilmesi de önemlidir. Bu nedenle eğitim programları toplumun bu beklentilerini karşılamalı, toplumsal kültür, değer ve idealleri yansıtmalı, yaşantılar yoluyla öğretmeli ve geliştirmelidir. (Alıntı)

6) Eğitim-öğretim sürecinde öğrenciler kendilerine aktarılan bilgileri ezberlemek yerine araştırarak, inceleyerek, sorgulayarak öğrenmeli ve elde ettiği bilgileri günlük yaşamıyla ilişkilendirebilmelidir. Kalıcı öğrenme ancak bu yolla sağlanabilir.

7) Günümüz eğitim anlayışında çok yönlü düşünme ve sorgulama önemli bir yer tutmaktadır. Olaylara ve olgulara farklı açılardan bakan ve olayları ve olguları sağlıklı ve sistemli bir şekilde sorgulayabilen bireyler günümüz toplum hayatında önemli bir yer edinirler.

NOT: "Alıntı" notu düşülen maddeler "Pegem Akademi-KPSS Program Geliştirme" kitabından alınmıştır.  



20 Temmuz 2019 Cumartesi

Futbol Dünyasında Yaşanan Son Gelişmeler-2




Merhaba değerli Aylak Editör okuyucuları. Bugünkü yazımda sizlere futbol dünyasında yaşanan son gelişmeleri aktarmaya çalışacağım. İşte yaşanan son gelişmeler:

-Yaz transfer dönemine hızlı bir giriş yapan ve kadrosuna Ryan Babel, Şener Özbayraklı, Valentine Ozornwafor, Adem Büyük ve Jimmy Durmaz gibi isimleri katan son şampiyon Galatasaray transferlerine devam ediyor. Sarı-kırmızılı ekip Fernando ve Ndiaye'nin ayrılmasının ardından orta saha pozisyonu için İngiltere'nin Fulham takımından Fildişili futbolcu Jean Michael Seri'yi kiraladı. Galatasaray'ın son transferi ise geçen sezon Bursaspor'un kalesini koruyan Okan Kocuk oldu. Sarı-kırmızılılar forvet için arayışlarını sürdürüyor. Galatasaray'da forvet için Falcao ve Samatta'nın isimleri geçiyor. Cimbom'un orta saha için gündeminde olan isim ise Fenerbahçe'nin eski futbolcusu Josef de Souza.

-Kadrosuna Murat Sağlam, Max Kruse, Emre Belözoğlu, Allahyar Sayyadmanesh, Garry Rodrigues ve Vedat Muriç gibi isimleri katan Fenerbahçe'nin gündeminde orta saha için Luiz Gustavo, sol bek için de Kolarov var. Ve bu arada korkulan olmadı. Fenerbahçe'ye UEFA'dan men cezası gelmedi. Sarı-lacivertliler Avrupa kupalarına katılabilecek. 

-Yaz transfer döneminin başında Adem Ljajic'in bonservisini alan Beşiktaş, geçen sezon Ankaragücü'nde gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çeken Tyler Boyd'u kadrosuna kattı. Siyah-beyazlıların stoper arayışları sürüyor.

-Trabzonspor stoper pozisyonunda görev yapan Gaston Campi ve Altınordu'nun kalecisi Erce Kardeşler'i kadrosuna kattı. Bordo-mavililerde Yusuf Yazıcı'nın takımdan ayrılıp ayrılmayacağı merak konusu. 

-Fenerbahçe hazırlık maçında Bursaspor'u 2-0 mağlup etti. Fenerbahçe'nin gollerini yeni transferi Vedat Muriç attı.

-Galatasaray hazırlık maçında Almanya'nın Leipzig takımına 3-2 mağlup oldu. Galatasaray'ın gollerini yeni transferi Ryan Babel attı.


-Afrika Uluslar Kupası'nda zafer Cezayir'in oldu. Galatasaraylı Feghouli'nin formasını giydiği Cezayir finalde Diagne'li Senegal'i 1-0 yenerek kupanın sahibi oldu. 

Değerli Aylak Editör okuyucuları. Sizler için yaptığım derleme bu kadar. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...

11 Temmuz 2019 Perşembe

Edebiyat Günlükleri: Edebiyatta Saptırma

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/pile-of-books-159866/


"Günümüzde hemen her şey meta (ticaret konusu) haline getirilmiş  ya da getirilmektedir. (...)

Spor etkinlikleri artık bir ticaret konusudur. İnsan vücudunun geliştirilmesi ile ilgili bir etkinlik alanı olmaktan, spor yapan kişiyi birey olarak ilgilendiren bir çaba olmaktan çıkmıştır. Sporun özendirici motiflerinden birisi olan masum ve amatörce yarışmalar artık kitlelerin parasını çekebilmek için kullanılan bir tuzak haline getirilmiştir.

(...) Çok değil, daha on yıl öncesinde edebiyat etkinlikleri amatör edebiyat dergilerinin çevresinde yürütülürken bugün aynı etkinlikler yavaş yavaş sermaye çevrelerinin pençesine düşmektedir. Burada ilgi çekici bir nokta var: Sermaye çevreleri, el atmak istediği edebiyatın temel iletisi (mesajı) ile ilgilenmiyormuş gibi bir görüntü veriyor. Çünkü bu çevrelerin ilgi alanı yayınlanmasına aracı olduğu edebiyatın içeriğinden çok, onun para getirebilmesi keyfiyeti.

Tıpkı sporda olduğu gibi: spor nasıl artık insan vücudunu geliştirmekten çıkartılmış, daha doğrusu insan vücudunun marifetleri nasıl bir ticaret konusu haline getirilmişse, edebiyat da, içeriği ne olursa olsun, onun para getirip getirmeyeceği noktasından ilgi çekmeye başlamıştır. (...)"

(Rasim Özdenören-Ekim 1982- Ruhun Malzemeleri- Edebiyatta Saptırma başlıklı yazısından)

Evet, değerli okurlar; eskiden öyle olduğu gibi şimdi de böyle. Değişen bir şey yok. Spor etkinlikleri artık tamamen paranın esaretinde. Eskiden televizyon ekranlarında şifresiz izlediğimiz spor müsabakalarının çoğu artık şifreli kanallardan yayınlanıyor. Stadyumlarda izleyelim desek bilet fiyatları cep yakıyor. Yani paranız yoksa maç da izleyemiyorsunuz.

Edebiyata gelince... Günümüz edebiyat eserlerinin çoğu nitelikten yoksun, popüler kültürün esiri olmuş durumda. Rasim Özdenören'in de o dönem söylediği gibi günümüzde de edebiyat eserlerinin vermek istediği temel iletiden çok o eserin para getirip getiremeyeceği konusu daha önemli halde.

Bir dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yakup Kadri, Halide Edip, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi değerli ve nitelikli edebi eserlere imza atan güzide edebiyatçılarımızın önemli bir yere sahip olduğu edebiyatımız bugün neredeyse tamamen maddi kazancın ve popüler kültürün etkisi altında. Yanlış anlaşılmasın. Maddi kazanç elde edilmesin demiyorum. Ben para kazanma uğruna değerlerin çiğnenmesine karşıyım. Para kazanma uğruna niteliğin ve seviyenin düşmesine karşıyım. Para kazanma çılgınlığının insanı insanlıktan uzaklaştırmasına karşıyım.


Değerli okurlar; her insanın okuma zevki farklıdır. Kimi insan nitelikli yapıtları okur, kimisi ise popüler kültürün etkisiyle oluşturulmuş yapıtları okur. Kimse kimsenin zevkine karışamaz. Ben söz varlığımı geliştiren, insanı düşünmeye ve sorgulamaya sevk eden, insanın ufkunu açan nitelikli edebiyat eserlerini okumayı tercih ediyorum. Beni kaygılandıran durum yazımda da belirttiğim gibi niteliğin ve seviyenin giderek düşmesi. Yazımı bitirmeden önce şunları da sözlerime eklemek istiyorum: Türk edebiyatının özellikle öykü ve deneme türlerinde güçlü kalemlerinden olan Rasim Özdenören yukarıda alıntıladığım yazıyı 1982 yılında kaleme almış. Üzülerek görüyorum ki o gün için geçerli olan şeyler günümüz için de geçerli. Yani aradan 37 yıl geçmiş, durum hâlâ aynı. Edebiyatta bırakın ilerlemeyi git gide seviye ve nitelik düşüyor ve geriliyoruz. Durum içler acısı...

Popüler Yayınlar

Blog Listem