Yeni Türk Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeni Türk Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2017 Pazar

Gür Bir Ses: Vatan Şairi Namık Kemal

Namık Kemal vatan şairidir. Kimi çevrelerce de hürriyet şairi olarak da adlandırılır. Hür kelimesinden hürriyet kelimesini türettiği de edebiyat tarihçileri tarafından açıklanmıştır.

Vatan kelimesini bugünkü anlamda kullanan sanatçı Namık Kemal olmuştur. Divan şiirinde "sevgilinin yaşadığı yer" olarak tasvir edilen vatan Namık Kemal ile birlikte "bir milletin bedel ödeyerek, kanıyla, canıyla elde ettiği kutsal toprak" anlamıyla ele alınmıştır.

Namık Kemal'in gür bir sesi vardır. Üslubunda hiddet, heyecan ve bir haykırış vardır.

Halka sade bir dille yani başka bir deyişle halk diliyle seslenmeye gayret göstermiştir. Tiyatrolarında gayet sade bir sahne dili kullanmıştır.

Namık Kemal hece veznini savunmuştur. Ama çoğunlukla aruzu kullanmıştır. Bunda daha önce aldığı klasik edebiyat yani divan edebiyatı eğitiminin büyük bir rolü vardır.

Namık Kemal şiirlerinde şekil olarak eskiye bağlı kalmış ama içerik olarak şiirlerinde yeni kavramlara yer vermiştir. 

Tiyatro türüne büyük bir ilgi göstermiş ve bu alanda birçok eser kaleme almıştır. Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Vatan yahut Silistre, Kara Bela ve Celalettin Harzemşah adlı eserleri vardır. Vatan yahut Silistre adlı tiyatro eserinin sahnelenmesi onun Malta'ya sürgün edilmesine yol açmıştır. 

Edebiyatımızda ilk edebi roman olan İntibah ve ilk tarihi roman olan Cezmi onun eseridir.

Şiir türünde Vatan Şarkısı, Vatan Mersiyesi, Hürriyet Kasidesi ve Vaveyla adlı eserleri vardır.

Eleştiri ya da makale olarak adlandırabileceğimiz eserler arasında Tahrib-i Harabat, Bahar-ı Daniş Mukaddimesi, Lisan-ı Osmani'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir adlı eserleri yer alır.

NOT: Tahrib-i Harabat adlı eseri Ziya Paşa'nın "Harabat" adlı antolojisine karşı yazdığı bir eleştiridir. 

25 Şubat 2017 Cumartesi

Türk Edebiyatında Yepyeni Bir Dönemin Kapılarını Açan Sanatçı: İbrahim Şinasi




 Batılı anlayıştaki Türk şiirinin kurucusu olan İbrahim Şinasi yaptıklarıyla bizlere Türk edebiyatında yepyeni bir dönemin kapılarını açmıştır. Onun temel amaçlarından biri konuşma dilini şiirimizde yaygınlaştırmaktır. Ancak bu çabasında pek başarılı olduğu söylenemez. Bu konuda Kenan Akyüz Modern Türk Edebiyatı'nın Ana Çizgileri  adlı kitabında şunları söyler:


"Şinasi'nin konuşulan Türkçeden yeni bir şiir dili yaratmak hususundaki çabası, bazen, XVI. asır şairlerinden Edirneli Nazmi'nin çabasını andırır. Amacı konuşulan dile yaklaşmak olduğu halde, biraz yaptığı denemenin yeniliğinden, biraz da sanatçı gücünün eksikliğinden gelme bir kudretsizlikle bu çaba oldukça verimsizleşir ve "sâfi Türkçe" ile yazdığı parçalarda bile dil konuşma dilinin canlılığına ve tabiiliğine erişemez."


Yukarıdaki ifadelere baktığımızda Kenan Akyüz'ün ifadelerinden İbrahim Şinasi'nin sanatsal yönünün zayıf olduğunu ve şiir dilini konuşma diline yaklaştırma çabasının bu nedenle başarısız olduğunu anlarız. 


İbrahim Şinasi 1859'da tercüme şiirlerini Terceme-i Manzume adı altında toplamıştır. Bu eserinde Lamartine'den, La Fontaine'den ve Racine'den tercümelere yer vermiştir. 1860'ta Agâh Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl'i çıkarmıştır. Bu gazete ilk özel Türk gazetesidir. Şinasi daha sonra 1862 yılında tek başına Tasvir-i Efkâr'ı çıkarmıştır. 




Şiirlerini Müntahabat-ı Eş'ar adlı kitabında toplayan Şinasi, derlediği atasözlerini de Durub-ı Emsâl-i Osmâniyye adı altında toplamıştır. 



İbrahim Şinasi, şiirin içeriğini değiştirmiş; şiirlerinde Tanzimat'la birlikte ortaya çıkan hak, adalet, akıl, kanun gibi kavramlara yer vermiştir. Eski şiire sadece şekil bakımından bağlı kalmıştır. 


Bildiğimiz gibi divan şiiri süslü bir anlatımı olan, belirli kalıplara bağlı, vezin ve kafiye konusunda sert kurallara sahip, mazmunların hükmettiği bir şiirdir. Şinasi, şiirimizi bu noktadan alıp fikirlerin kol gezdiği bir noktaya getirmiştir. Yani başka bir deyişle Şinasi ile birlikte şiirimiz fikir ağırlıklı bir hale gelmiştir. Zaten Şinasi de bundan öteye gidememiştir. Edebiyat tarihçilerimiz Şinasi'yi duygu yönünden çok eksik bulmuştur. Onu edebiyatımızda (Tanzimat'tan sonraki) akılcılığın ilk temsilcisi olarak kabul etmişlerdir. 




İlk makaleyi yazan, noktalama işaretlerini ilk kez kullanan Şinasi aynı zamanda Batılı anlamda ilk tiyatro örneği olan Şair Evlenmesi'ni de yazmıştır. Şair Evlenmesi her ne kadar Batılı anlamda yazılmış ilk tiyatro örneği olsa da kahramanları, dili ve anlatımı itibarıyla tamamen yerli ve milli kimlik taşır. Şinasi, Şair Evlenmesi'ni yazarken geleneksel Türk tiyatrosunun unsurlarından da faydalanmıştır. 


Yararlanılan Kaynaklar: 

1) Kenan Akyüz- Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, 1995, İnkılâp Kitabevi

2) Şinasi'nin Düşünce Dünyası ve Mustafa Reşid Paşa'ya Yazdığı Kasidelerin Tematik Tahlili- Sibel Yılmaz- Gazi Türkiyat, Güz 2013/13: 157-185

Popüler Yayınlar

Blog Listem