yazmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2019 Pazar

Zihnimde Hala Yazılmamış Cümleler Var


Günlük hayatın koşuşturması, bu koşuşturmanın içindeki kısır döngü, insanların samimiyetsizliği, çıkar ilişkileri onu darmadağın etmişti. Sıkıntılı,düşünceli ve yorgundu. Bir şeyler yapmalıydı. Yoksa dünyanın bu sıkıntılı, dalgalı, öfkeli okyanusunda kaybolup gidecekti. Evet, bir şeyler yapmalıydı. Tarihe bir not bırakmalıydı. "Zihnimde hala yazılmamış cümleler var" dedi kendi kendine. Yazmalıydı, eğer yazmasaydı delirecekti. Yazarsa geçerdi belki sıkıntıları. Oturdu, yazmaya çalıştı ancak yazamadı. Kendini toparlamaya çalıştı. Bugüne kadar kendisini bu denli sıkıntılı hissettiği hiç olmamıştı. Yine kendi kendine mırıldandı: "Zihnimde hala yazılmamış cümleler var." Sürekli bunu tekrar ediyordu. Kendisini motive etmeye çalışıyor ve yazmaya çalışıyordu. 

Peki ne yazacaktı? Yazabileceği şeyleri zihninden geçirdi: Kuşları, böcekleri, uçan kuştaki güzelliği, örümceğin ağ örüşünü, arının bal yapışını, keçinin inadını, karanfil ve yasemin kokularını, limon kabuğunun üzerinde şuursuzca dolaşan sineği, çelişkiler denizinde boğulan insanı, haksızlıkları, zulümleri, adaleti, hak ve hukuku anlatmalıydı. Ama içinde bulunduğu bu sıkıntılı durum onu yazmaktan alıkoyuyordu. Kendi iç dünyasında sürekli hesaplaşmalar içindeydi. Sorguluyordu hayatını, ruhsal kıvranışlar içerisindeydi. Bir an düşündü. Anlatmaya, yazmaya cesareti var mıydı acaba? Hadi diyelim bu sıkıntılı durumdan kurtuldu, silkindi ve kendine geldi, cesaretini topladı ve yazdı. Okuyanlar anlayacak mıydı onu? Bugüne kadar kimse anlamamıştı onun söylediklerini, yazdıklarını. Çevresi çok genişti ama kalabalık içerisinde kendini yalnız hissediyordu. 

Bir an sıkıldı ve elindeki kalemi bıraktı. Ceketini aldı ve dışarı çıktı. Yürüdü, sürekli yürüdü. Zihninde hala yazılmamış cümleler vardı ama o nereye gideceğini bilmeden sürekli yürüyordu. Kendisini bir sahil kenarında buldu ve beklemeye koyuldu. Hiç gelmeyecek bir gemiyi gelmeyeceğini bile bile sabırla beklemeye başladı. Beklerken birden gözleri karardı ve yere yığıldı. Bilincini kaybetti. Peki ya sonra? Sonrası meçhul...

Foto Kaynak: https://images.unsplash.com/photo

28 Eylül 2018 Cuma

Kısa Kısa Notlar- Cuma Günü ve Yazmak Üzerine


NOT 1: Cuma Günü
Cuma günü güzel bir gündür. Hem mübarek bir gündür hem de hafta sonundan önceki gündür. Hafta sonundan önceki gün olması dolayısıyla çoğu insanın neşesi yerine gelir bu günde. Hele mesai saatinin bitimine doğru doruk noktasına ulaşır bu neşe. İşte bu saatlerde asık suratlar bir anda gül bahçesine dönüverir. Hafta sonunda neler yapılacağının planı bile yapılmıştır bazı insanlarca. Ben seviyorum cuma günlerini. Hem kutsal bir gün hem de hafta sonunun habercisi bir gün.


NOT 2: Yazmak Üzerine
İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik düşünebilme yetisinin olmasıdır. İnsan düşündüklerini çeşitli yollarla dışa vurur. Bu yollar konuşma, yazma, jest ve mimiklerdir. Yazma ise duygularımızı, düşüncelerimizi dışa vurmanın en güzel yollarından birisidir. Yazma eylemi bir terapi gibidir bence. Psikolojik açıdan kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda hep yazı yazmaya çalışırım. İlhamın gelmesini beklemem. Daha doğrusu ilhamın gelmesini bekleyerek zaman kaybetmem. Masamın başına geçtiğimde bir şeyler karalamaya, yazmaya başlarım. Başladıktan sonra da ilham zaten gelir, ardı ardına düşüncelerimi sıralamaya başlarım. Yani işin en önemlisi yazmaya başlamak. Başladıktan sonra gerisi geliyor zaten. 

Bakın dostlar, şu an yazıyorum ve rahatlıyorum. Kendimi çok iyi hissediyorum. İyi hissettikçe de yazı yazma isteğim artıyor. Galiba bir döngü halini alıyor bu durum; ama kısır döngü değil bence verimli bir döngü. Yazma ve üretme döngüsü...


Popüler Yayınlar

Blog Listem