2 Temmuz 2019 Salı

Leonardo da Vinci'nin Robotu




Merhaba değerli okurlar. Sizler de çok iyi bilirsiniz ki bilgi edinmenin, insanın kendisini geliştirmesinin en iyi ve etkili yollarından birisi düzenli olarak kitap okumaktır. İnsan nitelikli kitapları ve dergileri okuyarak kendisini geliştirir; kendisini geliştirdikçe de toplum hayatında diğer insanlara göre bir adım önde olur. Ancak bazı durumlar var ki sadece kitap okumak yetmez. Böyle durumlarda okuma etkinliğini bazı değişik faaliyetlerle desteklemek gerekir. İlkokul öğrencilerinin sadece kitap okuyarak bilimi tam olarak anlayamayacağının farkında olan Japonlar, onlara bilimi sevdirmek amacıyla Leonardo da Vinci'nin çalışmalarını kendi ağzından basit bir şekilde anlatmak amacıyla robotunu üretmişler. 

Osaka Üniversitesi ve Fujikin şirketinin ortaklaşa yürüttüğü bu proje çocukların daha küçük yaşlardan itibaren bilime ilgi duyması amacıyla hayata geçirilmiş. AA muhabirine konuşan Fujikin Pazarlama Müdürü Kouichi Nakamura bu konuda şunları söylüyor: "Böylece öğrencilerin eğlenerek ve heyecan duyarak bilimi öğrenmelerini sağlarken, aynı zamanda geleceğin bilim insanlarını da eğitiyoruz."

Biraz da da Vinci robotu hakkında bilgi verelim. Vinci'nin robotu bugün sadece belli bir bilgiyi tekrar edebiliyor. Amaç robotun insanların sorularına cevap vermesini ve Google ile bağlantı kurmasını sağlamak. Vinci robotu İngilizce, Japonca ve İtalyanca da konuşabiliyor. Ayrıca bu proje sadece Leonardo da Vinci'nin robotu ile sınırlı kalmayacak. Osaka Üniversitesi ve Fujikin şirketinin yaptığı bu çalışmanın ileriki aşamasında amaç ünlü bilim insanı Albert Einstein'ın robotunu da üretmek. 

Japonlar geçmişten günümüze belli bir disiplin çerçevesinde bilim ve teknoloji alanında üreten bir toplum. Ünlü bilim insanı ve ressam Leonardo da Vinci'nin robotunu üreterek çocukların bilime karşı ilgi duymalarını sağlamışlar ve bu konuda oldukça kararlı adımlar atıyorlar. Bizim de bilim ve teknoloji alanında çağımızın gereklerine uygun üretimler yapmamız şart. 

Bu yazımda Leonardo da Vinci'nin robotu hakkında sizlere bilgi vermeye çalıştım. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum.

26 Haziran 2019 Çarşamba

Down Sendromlu Kızının Güzel Gülüşünü Bebeklere Aktaran Bir Anne



Merhaba değerli Aylak Editör okuyucuları. Her gün düzenli olarak hem internetten hem de televizyondan haberleri takip etmeye gayret ediyorum. Bugün internette haberlere göz atarken bir haber ilgimi çekti. Televizyonda çeşitli haber bültenlerinde de bu habere rastladım ve bunu sizlerle paylaşmaya karar verdim. Daha önce özel eğitim alanında çalışmış biri olarak özel gereksinimli çocuklara sahip anne-babaların nasıl bir durumda olduklarını az çok anlayabiliyorum. Gerçekten zor bir durum. Ben çalıştığım bir yıllık süreçte hiç down sendromlu çocukla çalışmadım. Otizmli öğrencilerin eğitimiyle ilgilendim. Hepsi o kadar masum, o kadar temiz ki... Onlardan ayrılırken yaşadığım o üzüntüyü sizlere anlatamam. Hâlâ aklımdalar ve sanırım ölünceye kadar da aklımdan çıkmayacaklar. Neyse, asıl meseleye geleyim isterseniz.

Tekirdağ'da yaşayan öğretmen Süreyya Ülkü Güler down sendromlu kızı 3,5 yaşındaki İnci Su'nun gülüşünü, tasarladığı bebeklere aktarmış. Bu güzel yürekli anne Aralık ayından bu yana yaklaşık 200 kadar oyuncak bebek yapmış ve kızının gülüşünün her yere her insana yayılması için bu bebekleri yapmaya devam edeceğini belirtmiş. 
İnci Su ve annesi 

Değerli okurlar sizler de bilirsiniz ki oyuncak sektöründeki tüm oyuncak bebekler kusursuz bir güzelliğe sahip olarak üretiliyor. İnci Su'nun annesi Süreyya Ülkü Güler, bu  bebeklerle oynayan çocuklarda bu algının kırılması adına down sendromlu bebeklerin yanı sıra tekerlekli sandalyede oturan bebekler tasarlayacağını da sözlerine ekliyor. 

Ben de bu güzel ve kutlu çabası için Süreyya öğretmenimizi kutluyor ve güzel kızı İnci Su ve ailesiyle birlikte güzel bir hayat geçirmesini temenni ediyorum. 




23 Haziran 2019 Pazar

Basketbolda Unutulmaz Bir Sezon ve 10 Yıl Sonra Gelen Şampiyonluk


Merhaba değerli okurlar. Basketbolla ilgili bir yazıyla karşınızdayım. Basketbolseverler olarak unutulmaz bir sezon yaşadık. Tarihte ilk defa iki Türk takımı 2018-2019 basketbol sezonunda Euroleague'de Fınal-Four'a katılma başarısını gösterdi. Euroleague'de kupayı ülkemize getiremesek de Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in gösterdiği başarı Türk basketbol tarihine altın harflerle yazıldı. 

Turkish Airlines Euroleague'de gösterdikleri başarıyla hepimizi gururlandıran Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes 2018-2019 basketbol sezonunun son diliminde Türkiye Erkekler Basketbol Ligi'nin final serisinde kozlarını paylaştı. Birbirinden çekişmeli ve keyifli yedi maça sahne olan final serisini Ergin Ataman'ın çalıştırdığı Anadolu Efes 4-3 kazanarak şampiyon oldu. Anadolu Efes böylece 10 yıl aradan sonra şampiyonluk sevinci yaşadı ve toplamda 14. şampiyonluğunu elde etti. Efes 10 yıl önce yani 2008-2009 sezonunda yine Ergin Ataman ile Fenerbahçe'yi yenerek şampiyon olmuştu. 

Kariyeri başarılarla dolu ve basketbol otoriteleri tarafından dünyanın en iyi koçu olarak gösterilen Zeljko Obradovic'in çalıştırdığı Fenerbahçe Beko ise rakibine yenilerek üst üste 4.kez şampiyon olma fırsatını kaçırdı. 

Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman ise kazandığı kupalara bir yenisini daha eklemiş oldu. Daha önce Beşiktaş ve Galatasaray ile lig şampiyonluğu yaşayan, 2012 yılında Beşiktaş ile Eurochallenge Kupası'nı kazanan, 2016 yılında Galatasaray ile Avrupa basketbolunun iki numaralı kupası olan Eurocup'ı kazanan başarılı koç bu sezon ise Efes'i Euroleague'de finale taşıdı ve Basketbol Süper Ligi'nde şampiyonluk sevinci yaşadı. 

Yazımın başında da belirttiğim gibi basketbolseverler olarak tarihe geçen unutulmaz bir sezon yaşadık. Bakalım gelecek sezon ligde ve Avrupa'da takımlarımız nasıl bir performans gösterecek? Bekleyip göreceğiz. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Oruç ve Sağlık


Merhaba değerli okurlar. Ramazan ayının manevi iklimini tüm yoğunluğuyla yaşadığımız şu günlerde sizlere oruç ve sağlık konusundan bahsetmek istiyorum. 

Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız bu zaman diliminde çoğumuz Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla oruçlarımızı tuttuk ve tutmaya devam ediyoruz. Günde yaklaşık 16-17 saati bulan zaman diliminde açlıkla, susuzlukla mücadele ediyoruz. Oruç ve sağlık konusuna geçmeden önce -hazır açlık demişken- açlık konusuna kısaca değinmek isterim. 

Açlığın sağlık konusunda vücuda çok yararı olduğu bilimsel çalışmalar sonucunda kanıtlanmış durumda.Bugün Batı dünyasında sağlık için çeşitli açlık terapileri uygulanmakta. Birçok kaynakta açlığın kanser tedavisine yardımcı etkisi olduğunu okumuştum. Tabii burada açlık döngülerinin süresi önemli. Kısa ve uzun süreli açlık döngülerinin hangisinin en iyi sonuçları verdiği henüz bilinmiyor. 

Açlık konusuna kısaca değindikten sonra şimdi oruç ve sağlık konusuna geçebiliriz. 

Uzmanlara göre dengeli ve yeterli beslenme, yeterli su tüketimi ve egzersiz önerilerine uyulduğu sürece orucun sağlığa çok önemli katkıları var. Bu katkılardan birisi kişinin midesinin dinlenmesidir. Oruç tutan kişi günde yaklaşık 16-17 saat aç kalır, bu durum da kişinin midesinin dinlenmesine katkı sağlar. Oruç ayrıca vücutta detoks etkisi oluşturur. Kişinin kalp-damar sistemine olumlu katkılar sunarak kişiyi kalp hastalıklarından korur. Kötü huylu kolesterol düzeyinin belli bir seviyede tutulmasına da katkı sağlayan orucun kişinin ruh sağlığına da olumlu etkileri var. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta ise şu: Sahurda ve iftarda yeterince çiğnenmeden, hızlı ve ihtiyaçtan fazla yenen yemek ise çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. 

Oruç, zor şartlara karşı vücudun direncini artıran bir ibadettir. Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla bizler bu ibadeti elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışırız. Bu ibadeti yerine getirirken de doğabilecek çeşitli sağlık sorunlarına karşı doktorumuza danışmayı ihmal etmeyelim. Yazımda da belirttiğim gibi orucun sağlığımıza birçok katkısı var ancak beslenme ve egzersiz önerilerine uyduğumuz zaman geçerli olan bir durum bu. Dengesiz ve yetersiz beslenme, aşırı hızlı yenen yemekler, yetersiz su tüketimi çeşitli sorunlara yol açabilir. Buna da dikkat etmemiz lazım. 

Değerli okurlar, bu yazımda oruç ve sağlık ve orucun sağlığa faydaları konusunu ele aldım. Her sağlık yazısında da belirttiğim gibi bu yazıdaki bilgileri dikkate alın ancak doktorunuza da danışmayı ihmal etmeyin. Herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı günler...



19 Mayıs 2019 Pazar

Milli Mücadele'nin 100. Yılı



Büyük Türk milleti, İtilaf devletlerinin 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Anadolu'yu işgale başlaması üzerine zor duruma düşmüş, bu durum da Mustafa Kemal'i kurtuluş mücadelesi için harekete geçirmişti. 

Mustafa Kemal, İstanbul'a geldiğinde işgal donanmalarını görmüş, "Geldikleri gibi giderler" diyerek Türk milletinin kurtuluş mücadelesinin başarıya ulaşacağı konusunda son derece kararlı ve inançlı bir duruş sergilemişti. O, Anadolu'ya geçmeden önce İstanbul'da düşüncelerini halka yaymak amacıyla Fethi Bey ile birlikte Minber gazetesini çıkarmıştı. Mustafa Kemal, İstanbul'da yaptığı bir dizi çalışmadan sonra Anadolu'ya geçme kararı vermişti. 

Samsun ve çevresinde Mondros Ateşkesi'nin 7. maddesine dayanarak Rumlar çeşitli karışıklıklar çıkarmış, işgallerini haklı göstermeye çalışmışlardı. Bunun üzerine İngiltere'nin de baskısıyla İstanbul Hükümeti bu bölgeye geniş yetkilerle bir komutanın gönderilmesine karar vermişti. Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından IX. Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderilmek üzere görevlendirilmişti. 

IX. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gönderilecek Mustafa Kemal'e merkez tarafından bölgede güvenliği sağlamak, bölgedeki halkın elinde bulunan silah ve cephaneyi almak gibi görevler verilmişti. Ancak Mustafa Kemal'in amacı kutlu bir amaçtı. Onun amacı Anadolu'da Milli Mücadele'yi başlatarak Türk milletinin bağımsızlığı için mücadele etmekti. 

Milli Mücadele'yi başlatmak isteyen Mustafa Kemal bu amaçla 16 Mayıs 1919'da İstanbul'dan Bandırma Vapuru ile hareket etmiş, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmıştı. Samsun'da Mıntıka Palas Oteli'nde kalan Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa ve Kazım Karabekir gibi komutanlarla iletişime geçerek bağımsızlık mücadelesi konusunda fikir birliğine varmıştı. Böylece Mustafa Kemal Paşa ve kurmayları bundan 100 yıl önce Milli Mücadele'nin ilk meşalesini yaktılar ve Türk milletini bağımsızlık mücadelesi yolunda uyandırdılar.

Aradan tam 100 yıl geçti ve biz Türk milleti olarak hâlâ İstanbul'dan Samsun'a hareket eden Bandırma Vapuru'ndayız. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti'nin mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yılmaz bekçileri ve savunucularıyız. Yedi gün, yirmi dört saat, 365 gün vatanımız için teyakkuzdayız ve Allah'ın izniyle teyakkuzda olmaya devam edeceğiz. Bundan tam 100 yıl önce Mustafa Kemal ve kurmayları tarafından 19 Mayıs 1919'da Samsun'da yakılan bağımsızlık meşalesi bugün hâlâ yanmaya devam ediyor ve yanmaya devam edecek. 

Milli Mücadele'nin 100. yılında Mustafa Kemal Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve vatanımız ve milletimiz için gözünü kırpmadan canını veren şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor; gazilerimize de şükranlarımızı sunuyoruz. 

Yazımızı 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı kutlayarak bitirelim. 

17 Mayıs 2019 Cuma

Eğitim Nedir? Genel Hatlarıyla Eğitim

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/abc-books-chalk-chalkboard-265076/


Merhaba değerli okurlar. Bugünkü yazımda "eğitim" konusunu kısaca ele almaya çalışacağım. 

Eğitim, toplumların önemle üzerinde durduğu konulardan birisidir. Çünkü toplumu toplum yapan, ülkeleri çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkaran, ülkelerin dünyanın sayılı devletleri arasına girmesini sağlayan yegane unsur eğitimdir. Eğitimde çağın gereklerini yakalayamayan toplumlar geri kalmaya mahkumdur. 

Eğitimin önemine kısaca değindikten sonra biraz da "Eğitim Nedir?" sorusunun cevabını arayalım. 

Eğitim için neredeyse tüm kaynaklarda rastlayabileceğimiz klasik bir tanım vardır. "Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla, kasıtlı olarak istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir (Ertürk,1977). 

Ertürk'ün bu tanımında yer alan kritik kavramları ele almamızda fayda olduğunu düşünerek bu kavramlara kısaca değinmek istiyorum: 

-Kendi yaşantısı yoluyla: Eğitimin tanımında yer alan bu ifade aslında öğrenci merkezli bir eğitim anlayışını vurgular. Öğrenci kendi yaşantısı yoluyla yani yaparak ve yaşayarak öğrenir. 

-Kasıtlı olarak: Bu ifade ise planlı ve programlı bir eğitim-öğretim anlayışını vurgular. 

-İstendik davranış değişikliği: Bu ifade ise, davranış değişikliklerinin bireyin, toplumun ve konu alanının özelliklerine uygun amaçlara yönelik olmasını vurgular. 

Değerli okurlar, eğitimin tanımında yer alan kritik kavramları da ele aldıktan sonra eğitimin bazı özelliklerinden de söz edelim: 

Eğitim; 

-Yaşam boyu devam eden bir süreçtir. İnsan doğumundan ölümüne kadar eğitimle iç içedir. Başka bir deyişle eğitim beşikten mezara kadar devam eder. 

-Davranışlarda değişiklik meydana getiren bir süreçtir. Eğitimde davranış değişikliklerinin istendik yönde yani hedeflere yönelik olması beklenir ancak istenmeyen davranış değişiklikleri de meydana gelebilir. 

-Yaşantı yoluyla gerçekleşen bir süreçtir. Eğitim sürecinde bireyin kendi yaşantısı önemli rol oynar. 

-Kasıtlı (planlı ve programlı) ve gelişigüzel şekilde yürütülebilir. 

-Bireyi kültürleme sürecidir. Kültürleme; kültürel değerlerin bireye kazandırılması ve aktarılması sürecidir. 

Son olarak biraz da eğitim-kültür ilişkisinden söz edelim. Eğitim ile kültür iç içedir. Eğitim hem kültürü etkiler hem de kültürden etkilenir. Toplumun kültürel değerleri eğitim yoluyla gelecek nesillere aktarılır. Bu nedenle bir toplumun kültürel değerlerinin yaşamasında ve ayakta kalmasında eğitimin büyük bir rolü vardır. 

Değerli okurlar, bugünkü yazımda "Eğitim Nedir? Genel Hatlarıyla Eğitim" konusunu ele aldım. Siz de görüşlerinizi yazabilirsiniz. Bir başka yazımda görüşmek üzere...

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Ziraat Türkiye Kupası'nda Sezonun Değerlendirmesi (2018-2019)




Ziraat Türkiye Kupası'nda 2018-2019 sezonu Sivas'ta oynanan Akhisarspor-Galatasaray maçıyla sona erdi. Kupanın sahibi Akhisarspor'u 3-1 mağlup eden Galatasaray oldu. Karşılaşmada Galatasaraylı Diagne bir penaltı atışından yararlanamadı.

 Ziraat Türkiye Kupası'nda 2018-2019 sezonunun kısa bir değerlendirmesini yaptığım bu yazımda önce kupa finalistleri Akhisarspor ve Galatasaray'ın final yolculuklarına göz atalım: 

Süper Lig'de son sırada yer alarak küme düşen Akhisarspor Karagümrük, Kayserispor, Kasımpaşa ve Ümraniyespor takımlarını eleyerek finale çıktı. Galatasaray ise Keçiörengücü, Boluspor, Hatayspor ve Yeni Malatyaspor'u eleyerek finale çıktı. 

Kupanın Hayal Kırıklıkları 

Türkiye Kupası'nın bu sezon hayal kırıklığı yaşatan takımları Fenerbahçe, Trabzonspor ve Başakşehir oldu. Fenerbahçe ve Trabzonspor 1. Lig takımlarından Ümraniyespor'a, Başakşehir ise yine 1. Lig takımı olan Hatayspor'a iki maç sonunda üstünlük sağlayamayarak kupaya veda ettiler. 

Kupanın Sürpriz Takımları 

Ziraat Türkiye Kupası 2018-2019 sezonunun sürpriz takımları 1.Lig ekipleri Ümraniyespor ve Hatayspor oldu. Ümraniyespor sırasıyla Fenerbahçe ve Trabzonspor'u eleyerek yarı finale yükseldi ve büyük bir başarıya imza attı. Ümraniyespor yarı finalde Akhisarspor'a elenerek turnuvaya veda etti. 

Kupanın bir diğer sürpriz takımı Hatayspor ise Süper Lig'de zirveye oynayan Başakşehir'i eleyerek adından söz ettirdi. Bir sonraki tur Galatasaray ile eşleşen Hatayspor rakibini elemeye çok yaklaşmışsa da başarılı olamamıştı. 1.Lig ekibi Hatayspor'un kendi sahasında Galatasaray'ı 2-0 geriden gelip 4-2 mağlup ettiği maç uzun yıllar unutulmayacak bir maç oldu. 

Galatasaray Kupayı 18. Kez Müzesine Götürdü 

Sivas'ta oynanan final maçına kupayı en çok kazanan takım unvanıyla çıkan Galatasaray, rakibini 3-1 mağlup ederek Türkiye Kupası'nı 18.kez müzesine götürmüş oldu. 

Kalitesi düşük olsa da sürpriz sonuçlarla ön plana çıkan Ziraat Türkiye Kupası'nda 2018-2019 sezonunun kısa bir değerlendirmesini yaptım. Siz de görüşlerinizi yazabilirsiniz. Bir başka yazımda görüşmek üzere...

9 Mayıs 2019 Perşembe

Bedri Rahmi Eyüboğlu Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri


Merhaba değerli okurlar. Bugünkü yazımda Türk edebiyatının değerli sanatçılarından Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun hayatını, edebi kişiliğini ve eserlerini ele alacağım. Sözü fazla uzatmadan başlamak istiyorum.

-Bedri Rahmi Eyüboğlu sanat dünyasında ressam, şair ve yazar olarak bilinen bir sanatçıdır. 

-1911 yılında Giresun-Görele'de doğan sanatçı, 21 Eylül 1975'te İstanbul'da vefat etti. 

-İlk ve ortaöğrenimini Trabzon'da gören, daha sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisini bitiren Eyüboğlu Paris'e gitti ve orada iki yıl boyunca ikamet etti. 

-1933 yılında yurda döndüğünde akademide öğretim üyesi olarak görev yapmaya başladı ve ölümüne kadar profesör unvanıyla görev yaptı. 

-Bedri Rahmi'nin küçük yaşlardan itibaren resme, şiire ve düzyazıya büyük bir ilgisi vardı. 

-Anadolu'nun yeri onda ayrıydı. Anadolu hayranlığı onun tüm eserlerine yansımıştı. 

-Modern resim görüşüne sıkı sıkıya bağlı olan sanatçı resimlerinde canlı renklere yer verdi. Resimleri capcanlıydı. 

-Şiirlerinde ise resimlerindeki renkler yerini gözalıcı sıfatlara bıraktı. 

-Akademideki resim öğretmenliği boyunca birçok öğrenci yetiştiren Eyüboğlu, çağdaş Türk resminin ilerlemesine büyük katkılarda bulundu. 

-Daha lise öğrencisiyken şiir yazmaya başlayan Bedri Rahmi, şiirlerini 1933'ten sonra çeşitli dergilerde yayımlattı. 

-Eyüboğlu'nun 1941'den itibaren şiir kitapları yayımlanmaya başlandı. 

-Bedri Rahmi, halk edebiyatına müthiş bir hayranlık duyuyordu ve yazdığı şiirlere de bu hayranlık yansıdı. Halk şiirinden aldığı ilhamla halk diline yaklaşma çabası içinde oldu. 

-Gezi ve deneme yazılarında ise akıcı, rahat bir dil kullandı. Bu yazılarında halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini dile getirdi. 

Eserleri: 

Şiir: Yaradana Mektuplar, Karadut, Tuz, Üçü Birden, Dördü Birden, Karadut 69, Dol Kara-bakır Dol 

Gezi: Canım Anadolu, Tezek, Delifişek.

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Süper Lig'de 31.Hafta: Yeni Lider Galatasaray


Süper Lig'de bitime 3 hafta kala şampiyonluk yarışı tüm hızıyla devam ediyor. Bu yazımda sizlere Süper Lig'de 31. haftanın öne çıkan gelişmelerini özet halinde sunmaya çalışacağım: 

Başakşehir Kan Kaybetmeye Devam Ediyor 

Süper Lig'de 31. haftaya lider olarak giren Başakşehir deplasmanda Sivasspor ile 0-0 berabere kalarak altın değerinde 2 puanı Sivas'ta bıraktı ve ligde maç kazanamama serisini 4 maça çıkardı. 

Yeni Lider Galatasaray 

Süper Lig 31.haftada derbi heyecanı yaşandı. Süper Lig'de 31.haftanın en önemli maçında derbide Galatasaray, Beşiktaş'ı Türk Telekom Stadı'nda ağırladı. Oyun kalitesi olarak alt seviyelerde kalan maçta Galatasaray, Beşiktaş'ı Onyekuru ve Fernando'nun golleriyle 2-0 mağlup etti ve puanını 63'e çıkararak averajla liderliğe yükseldi. Türk Telekom Stadı'na 6 maçlık galibiyet serisiyle gelen Beşiktaş ise aldığı bu mağlubiyetle 59 puanda kaldı ve şampiyonluk şansını çok zora soktu. Maçta Beşiktaş teknik direktörü Şenol Güneş'in Necip Uysal'ı ilk 11'de oynatması, Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim'in ise Ndiaye'yi kadroya almaması dikkatleri çekti. 

Fenerbahçe Rahat Kazandı 

Tarihinin en kötü sezonunu geçiren Fenerbahçe Süper Lig'in 31. haftasında Mustafa Denizli'nin çalıştırdığı Kasımpaşa'ya konuk oldu. Sarı-lacivertli ekip fazla zorlanmadığı maçta Kasımpaşa'yı 3-1 mağlup ederek puanını 37'ye çıkardı ve 12. sıraya yükseldi. Fenerbahçe bu galibiyetle birlikte bu sezonki 2. deplasman galibiyetini elde etmiş oldu. Sarı-lacivertliler bu sezon deplasmanda bu maça kadar sadece Konyaspor'u mağlup edebilmişti. 

Trabzonspor Avrupa Kupalarını Garantiledi 

Süper Lig 31. haftada ligin formda ekiplerinden Trabzonspor sahasında Kayserispor'u ağırladı. Rakibini 4-2 mağlup eden bordo mavili ekip puanını 56'ya yükseltti ve bitime 3 hafta kala Avrupa kupalarına katılmayı garantiledi. 

Ligde İlk 4 Sıra 

1) Galatasaray    63 p
2) Başakşehir     63p 
3) Beşiktaş         59 p
4) Trabzonspor   56 p

Süper Lig'de bitime 3 hafta kala Galatasaray haftalardır kovaladığı Başakşehir'i geride bırakıp averajla liderliğe yükselmeyi başardı. Galatasaray son üç haftada sırasıyla deplasmanda Rizespor, sahasında Başakşehir ve son hafta deplasmanda Sivasspor ile karşılaşacak. Kuşkusuz ki şampiyonluk yarışının düğümünü çözecek maç 33. haftadaki Galatasaray-Başakşehir maçı olacak. 

Süper Lig'de üçüncünün kim olacağı da merak konusu. Bu hafta Galatasaray'a kaybederek şampiyonluk şansını zora sokan Beşiktaş ile 4. sıradaki Trabzonspor arasında kalan 3 haftada üçüncülük yarışı olacak gibi gözüküyor. Galatasaray'ın Türkiye Kupası'nı alıp Şampiyonlar Ligi'ne katılması halinde ligde üçüncü olan takım UEFA Avrupa Ligi gruplarına direkt katılma hakkı elde edecek. Bu bakımdan lig üçüncülüğü de önemli konumda... 

Bakalım sezon sonunda hangi takımlar hedeflerine ulaşacak? 

Siz de görüşlerinizi yazabilirsiniz. Bir başka yazıda görüşmek üzere... 






1 Mayıs 2019 Çarşamba

Euroleague Final Four'da Türk Derbisi


Euroleague'de Türk basketbolseverler olarak tarihi bir sezon yaşıyoruz.

Fenerbahçe Beko'nun Litvanya temsilcisi Zalgiris'i eleyip final four'a yükselmesinin ardından Ergin Ataman'ın başantrenörlüğünü yaptığı Anadolu Efes de İspanya temsilcisi Barcelona Lassa'yı eleyerek adını dörtlü finale yazdırdı. Lacivert beyazlı ekip çeyrek final serisinin son maçında Barcelona Lassa'yı 80-71 yenerek seriyi 3-2 kazandı. Böylece tarihte bir ilk yaşandı ve iki Türk takımı final four'a yükselerek birbirlerine rakip oldular. 

Euroleague final four maçları 17-19 Mayıs tarihlerinde İspanya'da oynanacak. Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes kozlarını paylaşırken diğer yanda CSKA Moskova ile Real Madrid kozlarını paylaşacak. 

Bakalım Euroleague'de hangi takım mutlu sona ulaşacak? Görüşlerinizi yazabilirsiniz. 

Popüler Yayınlar

Blog Listem