Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/pile-of-books-159866/
"Günümüzde
hemen her şey meta (ticaret konusu) haline getirilmiş ya da getirilmektedir. (...)
Spor
etkinlikleri artık bir ticaret konusudur. İnsan vücudunun geliştirilmesi ile
ilgili bir etkinlik alanı olmaktan, spor yapan kişiyi birey olarak ilgilendiren
bir çaba olmaktan çıkmıştır. Sporun özendirici motiflerinden birisi olan masum
ve amatörce yarışmalar artık kitlelerin parasını çekebilmek için kullanılan bir
tuzak haline getirilmiştir.
(...)
Çok değil, daha on yıl öncesinde edebiyat etkinlikleri amatör edebiyat
dergilerinin çevresinde yürütülürken bugün aynı etkinlikler yavaş yavaş sermaye
çevrelerinin pençesine düşmektedir. Burada ilgi çekici bir nokta var: Sermaye
çevreleri, el atmak istediği edebiyatın temel iletisi (mesajı) ile
ilgilenmiyormuş gibi bir görüntü veriyor. Çünkü bu çevrelerin ilgi alanı
yayınlanmasına aracı olduğu edebiyatın içeriğinden çok, onun para getirebilmesi
keyfiyeti.
Tıpkı
sporda olduğu gibi: spor nasıl artık insan vücudunu geliştirmekten çıkartılmış,
daha doğrusu insan vücudunun marifetleri nasıl bir ticaret konusu haline
getirilmişse, edebiyat da, içeriği ne olursa olsun, onun para getirip
getirmeyeceği noktasından ilgi çekmeye başlamıştır. (...)"
(Rasim
Özdenören-Ekim 1982- Ruhun Malzemeleri- Edebiyatta Saptırma başlıklı
yazısından)
Evet,
değerli okurlar; eskiden öyle olduğu gibi şimdi de böyle. Değişen bir şey yok.
Spor etkinlikleri artık tamamen paranın esaretinde. Eskiden televizyon
ekranlarında şifresiz izlediğimiz spor müsabakalarının çoğu artık şifreli
kanallardan yayınlanıyor. Stadyumlarda izleyelim desek bilet fiyatları cep
yakıyor. Yani paranız yoksa maç da izleyemiyorsunuz.
Edebiyata gelince... Günümüz edebiyat eserlerinin çoğu nitelikten yoksun, popüler
kültürün esiri olmuş durumda. Rasim Özdenören'in de o dönem söylediği gibi
günümüzde de edebiyat eserlerinin vermek
istediği temel iletiden çok o eserin para getirip getiremeyeceği konusu daha
önemli halde.
Bir
dönem Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yakup Kadri, Halide Edip, Orhan Kemal,
Yaşar Kemal, Oğuz Atay gibi değerli ve nitelikli edebi eserlere imza atan
güzide edebiyatçılarımızın önemli bir yere sahip olduğu edebiyatımız bugün
neredeyse tamamen maddi kazancın ve popüler kültürün etkisi altında. Yanlış
anlaşılmasın. Maddi kazanç elde edilmesin demiyorum. Ben para kazanma uğruna
değerlerin çiğnenmesine karşıyım. Para kazanma uğruna niteliğin ve seviyenin
düşmesine karşıyım. Para kazanma çılgınlığının insanı insanlıktan
uzaklaştırmasına karşıyım.
Değerli
okurlar; her insanın okuma zevki farklıdır. Kimi insan nitelikli yapıtları
okur, kimisi ise popüler kültürün etkisiyle oluşturulmuş yapıtları okur. Kimse
kimsenin zevkine karışamaz. Ben söz varlığımı geliştiren, insanı düşünmeye ve
sorgulamaya sevk eden, insanın ufkunu açan nitelikli edebiyat eserlerini
okumayı tercih ediyorum. Beni kaygılandıran durum yazımda da belirttiğim gibi
niteliğin ve seviyenin giderek düşmesi. Yazımı bitirmeden önce şunları da
sözlerime eklemek istiyorum: Türk edebiyatının özellikle öykü ve deneme türlerinde
güçlü kalemlerinden olan Rasim Özdenören yukarıda alıntıladığım yazıyı 1982
yılında kaleme almış. Üzülerek görüyorum ki o gün için geçerli olan şeyler
günümüz için de geçerli. Yani aradan 37 yıl geçmiş, durum hâlâ aynı. Edebiyatta
bırakın ilerlemeyi git gide seviye ve nitelik düşüyor ve geriliyoruz. Durum
içler acısı...