10 Ekim 2018 Çarşamba

Muhteşem Çizimler: Lego Batman Nasıl Çizilir?

Genelde Youtube ve diğer video sitelerinden oldukça çok video izlerim. Seviyorum video izlemeyi. İşte bir gün Youtube'da dolaşırken böyle bir video gördüm ve sizlerle paylaşmaya karar verdim.

 Resim yapmayı sevenler kağıdınızı, kaleminizi, boyalarınızı hazırlayın. Marcello Barenghi adlı Youtube kanalından harika bir çizim sizler için geliyor. Sanatçının "Lego Batman" çizimini büyük bir hayranlıkla izleyeceksiniz. Buyrun hadi izleyelim.

Marcello Barenghi Youtube kanalından diğer çizime şuradan ulaşabilirsiniz.


8 Ekim 2018 Pazartesi

Kısa Kısa Notlar- Sabır ve Zeytinyağı


NOT 1: Sabır 
Sabır gerçekten çok önemli. Ama bazen biz bunun farkına varamıyoruz. Bazı şeylerin gerçekleşmesi için çok aceleci davranıyor ve aceleci davrandığımız için de gerçekçi olmayan ve kötü sonuçlar doğurabilecek kararlar alabiliyoruz. Unutmayalım ki toprağa ekilen tohumların filizlenip gerekli olgunluğa erişebilmesi için bazen aylar bazen de yıllar gerekir. Hepimizin elbette hayalleri var ve bu hayallerimizin gerçekleşmesi için çoğu zaman elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Çaba gösteriyoruz, emek veriyoruz. İşte sabır da en az çaba ve emek kadar çok önemli. Sabrı aklımızdan çıkarmamamız dileğiyle...

NOT 2: Zeytinyağı
Zeytinyağının kalp sağlığı, mide ve sindirim sistemi başta olmak üzere sağlığa birçok faydasının olduğunu biliyordum; ancak beyne faydalı olduğunu yeni öğrendim. Yapılan araştırmalar sonucunda sızma zeytinyağının alzheimer hastalığını önleyici etkisi varmış. Ayrıca görsel ve sözel hafızayı da güçlendiriyormuş. Öğrendim ve sizlerle paylaşmak istedim. İnşallah yararlı olmuştur.

Ayrıca "Kısa Kısa Notlar" başlığı altında yazdığım diğer yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 

Foto Kaynak: https://images.pexels.com/photos/7103/writing-notes-idea-conference

7 Ekim 2018 Pazar

"Kitap Paylaşınca Güzel" Diyen Bir Yazar: Lidya Nasman


Size bu kısa yazımda "Kitaplar paylaşınca güzel" diyen bir yazardan bahsedeceğim. Adı Lidya Nasman. Öncelikle kısaca tanıtayım sizlere Lidya Nasman'ı.

20 Ağustos 1979'da İstanbul'da doğan yazar, Temmuz 2012'den beri Afrika ülkelerinde yaşıyor. Yazar önce Cezayir daha sonrasında Etiyopya'da edindiği izlenimleri, tecrübeleri "Aklı Üç Karış Havada" adlı eseriyle romanlaştırmış. 

Yazar Instagram üzerinden bir kampanya başlatmış. Kampanyanın adı "Kitap Paylaşınca Güzel". Bu kampanyaya göre "Aklı Üç Karış Havada" kitabı ülkemizin farklı şehirlerinde halka açık alanlara bırakılıyor bulan herkes okusun, kitaplar paylaşılsın diye. Hem de hiçbir ücret ödemeden... Okuyup bitirdikten sonra siz de bu kitabı başkalarının okumasına vesile olmak için seçtiğiniz herhangi bir yere bırakıyorsunuz. Böylece kitap elden ele dolaşmış oluyor ve birçok insan tarafından okunmuş oluyor. Ne güzel bir kampanya değil mi? 

Görüşlerinizi yorum kısmından belirtebilirsiniz. Görüşmek üzere. 



6 Ekim 2018 Cumartesi

Defans Oyuncuları Forvette Oynarsa...


Hafta içinde Şampiyonlar Ligi'nde Porto'ya şanssız bir şekilde yenilmişti Galatasaray. Gerçekten dramatik ve travmatik bir mağlubiyetti bu. Kaçan sayısız pozisyon ve kaçan galibiyet... İşte bu tatsız yenilgiden sonraki ilk maçta Antalyaspor ile deplasmanda karşılaşan Galatasaray maçı zor da olsa 1-0 kazandı. Cimbom'un golünü 87.dakikada Donk attı. Cimbom bu galibiyetle puanını 18'e yükseltti ve liderliğini sürdürdü. 

Şimdi asıl meseleye gelmek istiyorum. Gomis'in gitmesinden sonra forvet sıkıntısı yaşayan Galatasaray maçın son bölümünde stoper Maicon'u ve defansif orta saha oyuncusu Donk'u forvette oynatmak zorunda kaldı. Teknik direktör Fatih Terim aslında bu hamlesiyle büyük bir risk aldı. Ancak bu riskli hamle meyvesini verdi ve Cimbom, Donk'un attığı kafa golüyle maçı kazandı. Bence bu maç bu ilginç yanıyla yıllarca hafızalardan silinmeyecek. 

Görüşlerinizi yorum kısmından belirtebilirsiniz. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere.

5 Ekim 2018 Cuma

İsveç'te Kötü Gece


Avrupa Ligi'ne kendi sahasında Sarpsborg'u 3-1 yenerek başlayan Beşiktaş İsveç'te Malmö'ye 2-0 mağlup oldu.

Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde gruptan 14 puanla namağlup lider çıkan Beşiktaş'tan bu sezon eser yok. Ne ligde ne de Avrupa'da...

Neyse o konuda yazılacak çok şey var ama girmek istemiyorum oralara. Şimdi sorum şu: Peki neden yenildi Beşiktaş? Fazla uzatmadan kısaca belirteyim. Bence mağlubiyetin baş sorumlusu takımı maça iyi hazırlayamayan, Babel ve Quaresma gibi takımın en etkili oyuncularını ilk 11'de başlatmayan teknik direktör Şenol Güneş'tir. Peki Atiba'nın Avrupa Ligi listesine dahil edilmemesine ne demeli? Yaşı ilerlemesine rağmen çok iyi işler yapan Atiba bu sezon Avrupa Ligi maçlarında oynayamayacak. Gerçekten şaka gibi. Atiba en kötü haliyle bile Beşiktaş kadrosunda kendisine yer bulur bence.

Neyse... Beşiktaş'ın grubu kolay bir grup. Beşiktaş bu gruptan çıkar kanımca çıkmalıdır da. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Ama acilen Beşiktaş'ın silkelenip kendine gelmesi lazım. Bir Galatasaraylı olarak Beşiktaş'a ve diğer tüm takımlarımıza Avrupa maçlarında başarılar diliyorum. Hepsinin yolu ve bahtı açık olsun.

4 Ekim 2018 Perşembe

Beceriksizlik mi, Talihsizlik mi?


Şampiyonlar Ligi'nde ilk maçında İstanbul'da Lokomotiv Moskova'yı 3-0 mağlup eden Galatasaray, ikinci maçında deplasmanda Porto'ya 1-0 mağlup oldu.

Hiç hak etmedik aslında mağlubiyeti. Şampiyonlar Ligi seviyesine yakışır bir futbol oynadık, ancak Şampiyonlar Ligi seviyesine yakışmayan bir gol becerisi eksikliği vardı takımımızda. Çok pozisyon bulduk Sinan Gümüş'le, Nagatomo'yla, Rodrigues'le... Ama bir türlü başaramadık gol atmayı.

Yazık oldu gerçekten. İkinci yarının başında çok basit bir gol yedik ve yediğimiz golden sonra bocaladık, sonra yine toparlanır gibi olduk, pozisyon da bulduk ama çeviremedik maçı. Ancak şunu söylemeliyim ki oynadığımız futbol umut verici.

 Kaçırdığımız gol pozisyonlarına tekrar değinmek istiyorum. Gerçekten inanamıyorum kaçırdığımız gollere. Beceriksizlik mi desem talihsizlik mi desem bilemedim. Neyse, inşallah diğer maçlarda telafi ederiz. Yolun ve bahtın açık olsun Galatasaray.


3 Ekim 2018 Çarşamba

Üniversitelerde Boş Kontenjan Meselesi


Üniversiteli olmak bambaşka bir şeydir. İnsana çok yararı var. Öncelikle üniversiteyi kazanarak bir bilim yuvasına -ki ülkemizde üniversitelerin bir bilim yuvası olduğu tartışmalı bir konudur- adım atmış olursunuz. Eğer içiniz öğrenme aşkıyla doluysa doğru adrestesiniz.

İkinci yararı kitaplarla, kütüphanelerle içli dışlı iseniz üniversitelerin kütüphanelerinden yararlanarak çeşitli okuma deneyimleri yaşarsınız. Okudukça kendinizi geliştirirsiniz.

Üçüncü yararı kazandığınız üniversitenin imkanlarından iyi yararlanabilirseniz okuyarak, öğrenerek ufkunuzu genişletip, farklı bakış açıları kazanabilirsiniz. Hayata, olaylara ve durumlara farklı açılardan bakabilirsiniz. 

Dördüncü yararı ise üniversitede yeni insanlarla tanışıp sosyalleşirsiniz. Bambaşka hayatları tanıma fırsatı bulursunuz. 
NOT: Üniversite arkadaşlıkları genelde hikayedir. Herkes mezun olduktan sonra birbirini unutur. 

Bu ve bunun gibi birçok madde sıralayabiliriz aslında. Ama ben asıl meseleye gelmek istiyorum.

Neden her yıl üniversitelerde yüz binlerce kontenjan boş kalıyor? Düşündüm ve nedenlerini tespit etmeye çalıştım. İşte tespitler: 

1) YÖK ve ÖSYM'nin yaptığı yanlış kontenjan planlamaları en büyük etken. Bol keseden kontenjan veriliyor bazı bölümlere. 

2) Üniversite adaylarını bilinçlendirmeye ve doğru yönlendirmeye yönelik rehberlik hizmetleri ilgili kurumlarca yeterli bir şekilde yapılamıyor.

3) Bazı bölümler istihdam açısından sıkıntılı. Üniversite adayları mezuniyet sonrası istihdam olanaklarını yani iş bulma olanaklarını dikkate alıyor. Bu nedenle bazı bölümleri puanı yetse bile tercih etmiyor.

4) Öğrenciler "üniversite mezunu işsiz ordusu"nu görünce belki de tamamiyle üniversite okumaktan vazgeçiyor ve polislik vb. meslekleri tercih ediyor.

5) Üniversite diplomasının artık işe girişlerde yeterince bir hükmü kalmadı. Yani üniversite adayları "Diplomam kimin umrunda?" diyerek üniversite okumak istemiyor.

6) Eğitim fakültelerinin hali ise perişan. Öğretmen yetiştiren bu fakültelerden mezun olan öğretmen adayları "atanamayan/ataması yapılmayan öğretmenler ordusu"na -ki bu ordunun kişi sayısı İzlanda'nın nüfusundan fazla- katılıp gençliğini KPSS Genel Kültür-Genel Yetenek, Eğitim Bilimleri, Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) ve mülakat ile harcıyor. Bunu gören üniversite adayı ise eğitim fakültelerine girmeyi tercih etmiyor; girse de başka çaresi olmadığından giriyor.

Değerli dostlar, benim görüşlerim, tespitlerim bunlar. Katılırsınız veya katılmazsınız orası ayrı mesele. Yetkililerin bu duruma kesinlikle çare bulması gerek. İnşallah sorunlar çözülür ve sağlıklı bir sisteme kavuşuruz.

Soru, görüş ve önerilerinizi yorum kısmından belirtebilirsiniz. 

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/photography-of-people-graduating-1205651/


1 Ekim 2018 Pazartesi

Kitap Kurtlarının Dikkatine: Ekim Ayı Fırsatı


Okumak gerçekten çok büyük bir keyif. İyi ki kitaplar var. Ben de vakit buldukça kitap okumaya çalışırım. Günlük hayatın sıkıntılarından az bir süreliğine de olsa uzaklaşmak için gerçekten kitaplar birebir. 

Neyse, asıl maksadıma geleyim. Sevgili kitap kurtları sizlere bir fırsat haberim var. Kitapyurdu.com'da ekim ayı boyunca Falih Rıfkı Atay, Asa Lind, Mine Soysal, Sait Faik ve Jo Nesbo'nun kitapları indirimli. İşte bu da fotosu:


Beni özellikle Falih Rıfkı Atay ve Sait Faik Abasıyanık'ın kitaplarının indirimli olması heyecanlandırdı. Fırsatını bulursam almaya gayret edeceğim. Herkese kitap dolu günler ve keyifli okumalar:)


Fenerbahçe'de Kriz


Yazımın başlığını "Fenerbahçe'de Kriz" olarak belirledim. Çünkü hakikaten bir kriz, bir kaos var Fenerbahçe'de. Bu sezon izlediğim Fenerbahçe son yılların en dirençsiz, en kötü Fenerbahçe'si. Bu sezon oynadığı 10 resmi maçta sadece 2 galibiyet alabilen, Dinamo Zagreb ve Rizespor deplasmanlarında dağılan bir Fenerbahçe... 7 haftada 7 puan... Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün 7 haftada 7 puan alabilmesi asla kabul edilemez. 

Fener'in teknik direktörü ligimize uygun bir teknik direktör değil. Aynı zamanda takımı ve ligimizi de tanımıyor. Oyunu okuyamıyor. Oyunu okuyamadığı için de oyuncu değişikliklerinde yanlış kararlar alıyor. "Takım daha yeni" diyeceksiniz belki de. Evet, daha yeni. Ama Fenerbahçe taraftarı kötü oyunu, mücadelesizliği, dirençsizliği asla kabul etmez. Fenerbahçe taraftarı sürekli hücum yapan, rakibi yarı sahasına hapsedip boğan, pres yapan, rakibe savunma yaptırtan bir takım ister. 

Peki bu krizin, bu kötü gidişin sorumlusu kim? Başkan Ali Koç mu, sportif direktör Comolli mi, teknik direktör Cocu mu yoksa sahada ruh gibi dolaşan futbolcular mı? Bence hepsi bu kötü gidişten sorumlu.

Çare ne mi? Çare bu ligi iyi tanıyan bir teknik direktör. Artık o teknik direktör Ersun Yanal mı olur ya da başkası mı olur onu bilemem. 

Görüşlerinizi yorum kısmında belirtebilirsiniz. Sağlıcakla kalın. 

28 Eylül 2018 Cuma

Kısa Kısa Notlar- Cuma Günü ve Yazmak Üzerine


NOT 1: Cuma Günü
Cuma günü güzel bir gündür. Hem mübarek bir gündür hem de hafta sonundan önceki gündür. Hafta sonundan önceki gün olması dolayısıyla çoğu insanın neşesi yerine gelir bu günde. Hele mesai saatinin bitimine doğru doruk noktasına ulaşır bu neşe. İşte bu saatlerde asık suratlar bir anda gül bahçesine dönüverir. Hafta sonunda neler yapılacağının planı bile yapılmıştır bazı insanlarca. Ben seviyorum cuma günlerini. Hem kutsal bir gün hem de hafta sonunun habercisi bir gün.


NOT 2: Yazmak Üzerine
İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik düşünebilme yetisinin olmasıdır. İnsan düşündüklerini çeşitli yollarla dışa vurur. Bu yollar konuşma, yazma, jest ve mimiklerdir. Yazma ise duygularımızı, düşüncelerimizi dışa vurmanın en güzel yollarından birisidir. Yazma eylemi bir terapi gibidir bence. Psikolojik açıdan kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda hep yazı yazmaya çalışırım. İlhamın gelmesini beklemem. Daha doğrusu ilhamın gelmesini bekleyerek zaman kaybetmem. Masamın başına geçtiğimde bir şeyler karalamaya, yazmaya başlarım. Başladıktan sonra da ilham zaten gelir, ardı ardına düşüncelerimi sıralamaya başlarım. Yani işin en önemlisi yazmaya başlamak. Başladıktan sonra gerisi geliyor zaten. 

Bakın dostlar, şu an yazıyorum ve rahatlıyorum. Kendimi çok iyi hissediyorum. İyi hissettikçe de yazı yazma isteğim artıyor. Galiba bir döngü halini alıyor bu durum; ama kısır döngü değil bence verimli bir döngü. Yazma ve üretme döngüsü...


Popüler Yayınlar

Blog Listem